Bu memlekette “ekmek parası” diye kutsal bir kavram vardır. Adam korsan taksicilik yapıp yasal taksicilerin haklarını çalar, yakalanır, ekmek parası der. Çoluğa çocuğa pislik dolu yiyecekler satan adam dükkanı mühürlenirken ekmek parası diye ağlar. Olması gerekenden çok daha uzun zamandır direksiyon başında oturmakta olan bir sürücü masum bir aileyi katlettiğinde bahanesi ekmek parasıdır. Her gün binlerce insanın hayatından dakikaları çalan, onlarca sürücüye hayatı zindan eden minibüs şoförleri, ortaya çıkan bir toplu taşıma alternatifine karşı ekmek parası diyerek ayaklanırlar..
Birkaç gün önce av sezonu açıldı. 24m’den sığda avlanmaları yasaklandı diye balıkçılar da içinde bolca ekmek parası geçen palavralar sıktılar, yasağı protesto edip denize açılmadılar. Oysa işin iç yüzü tam bir Turkish story..
Devlet 2004 yılında balıkçılara destek olması için mazottaki vergiyi kaldırıyor. Sektöre verilen destek hiç azımsanacak bir sayı değil. Peki ne oluyor, balıkçılık mı gelişiyor? Hayır.. Avlanan balık tonajı azalıyor. Balıkçılar açıklara açılıp balık aramak yerine aldıkları mazotu satmaya başlıyorlar. Yıllık kârlarının 100 milyon TL olduğu söyleniyor. Ve devlet “derinde avlanın” dedikçe de ekmek parası diyerek ağlıyorlar.
Siz hiç balıkçıları deniz kirliliğiyle ilgili bir etkinlik-kampanya sırasına gördünüz mü? Hayır. Onlar bu memleketin kaynaklarından geçinen diğerleri gibi, kiracı modundadırlar. Alabildikleri kadar alma peşindedirler, koruma ve geliştirme değil. O yüzden bir yasal düzenlemeyi “eleştirmek” ve ekmek parası diye ağlamak söz konusu olunca görürsünüz onları. Denizleri korumakla ilgili bir kampanyada değil!
İşte Türkiye budur, Türk insanı budur. İşini iyi yapmak, işini geliştirmek değil, daha az emekle daha az olanla yetinmek peşindedir. Hayali ihracat denen şey, devlet “insanım ihracat yapsın, dünyayla rekabet etsin ben de onu destekleyeyim” diye düşünülmüş bir projenin kötüye kullanılması değil miydi?
Bizim bu yüzden büyük markalarımız olamıyor. Çünkü devlet ihalelerine girmek, devletten kredi almak, vergi indirimi için yalandan yatırımlar-hayırlar yapmak, kara para aklamak, vergi kaçırmak bizim kafamızın çalıştığı şeyler. Hollanda’daki, Kore’deki, Brezilya’daki potansiyel rakiplerimizin ne yaptığı ve eğer ne yaparsak onlarınkinden daha iyi ürünler üreteceğimiz bizim zeka seviyemizi ve hedeflerimizi aşıyor.
Kurnazlık zeki olmamaktan, çıkarcılık da korkaklıktan kaynaklanır. Ve rantına dokunduğunda ekmek parası diye ağlaşan, dürüstçe çalışmayı enayilik olarak gören, küçük kurnazlıklarla köşeyi dönmekten başka bir hayali-vizyonu olmayan insanımız korkarım ki milli karakterini yansıtıyor. Hemen kızmayın, laf ağır gelmesin: İş para kazanmak için, daha çok kazanmak için yapılır. İnsan işini büyütmeyi hedefler. Bu şark kurnazlıklarının büyümenin önünde engel olduğunu, seni Henkel değil Koruma Kimya yapacağını (İSKİ klor yolsuzluğunu bilir misin vatanını seven okuyucum?) bilmiyorsan aptalsındır. Bilip de yapıyorsan da korkak ve ahlaksız. Ve kabaca 100 senedir bir marka bile çıkaramamışsan da bu senin genel karakterindir.