Kan kokusu

İzmir Foça’da askerleri taşıyan bir servis aracı geçerken PKK’lı teröristler yola kurdukları bir patlayıcı düzeneğini patlatmışlar. Bir asker hayatını kaybetmiş ve 11 asker de yaralanmış.

PKK hakimiyet iddiasında olduğu “kendi” topraklarında büyük kayıp verince terörle mücadelede önemli yeri olan bir askeri eğitim birliğine, hem de Türkiye’nin en batısındaki bir askeri birliğe saldırı düzenleyip “varolduğunu” göstermeye çalışmış. Onlarla ilgili düşüncelerimi ayrıca yazacağım.

Yaralananlar Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne götürülüyor. Fakülte hastanesi de yaralılar için kan aradıkları duyurusunu yapıyor. PKK’nın yaraladığı askerlere kan gerektiğini duyan vatandaşlar da hastaneye kan vermek için akın ediyorlar. Olay kısa sürede sosyal medyada da yankı buluyor ve bir kan verme seferberliği başlıyor. Zaten sürekli el altında bekletildiğini tahmin ettiğim bayraklar da hemen camlara balkonlara asılıyor. Akşam saatlerinde de insanlar sokaklarda bağırıp çağırıp yürüyorlar.

Bu tablo sizce gurur verici bir tablo mu? Bizim birlik beraberlik içinde olduğumuzu mu gösteriyor? Toplumsal gücümüzü mü gösteriyor? Bence hiç de değil. Hatta, tam aksini düşünüyorum. Bu tür milliyetçi tepkiler ne kadar kuvvetliyse o toplum o kadar zayıf temeller üzerindedir bence.

İçinde yaşadığı topluma bir birey olarak katkı yapamayan, hatta bir birey olarak varlığı bile kuşkulu insanlar bir aidiyet etrafında romantik söylemlerle bir araya gelirler. Ve böyle milliyetçi tepkiler üretirler. Milliyetçilik bir “tepki” mekanizmasıdır. PKK asker yaralar sen de gider kan verirsin. Normal bir günde gidip kimse kan vermez. Zaten o yüzden koskoca bir şehrin koskoca bir fakülte hastanesinde 11 yaralıyı sağaltacak kadar kan hazırda bulunmaz.

Bu tepkisellik insanı sorular sormaktan uzaklaştıran romantik bir atmosferin içine atar. Bir otobüs kazası olsaydı sosyal medyada kan verme seferberliği başlar mıydı diye sormaz kimse. Ya da, bu iş nasıl oldu, birilerinin ihmali var mı diye asla sorulmaz. Bu yüzden milliyetçi refleksler gelişimin önünde büyük bir engel olarak dururlar.

Ama bu açıklamalar bir yana.. Sembolik olarak bile bu olay bir şeyler söylüyor. Kan! Seferberliğin kan için olması bir tesadüf değil. Mesela, para için böyle bir seferberlik bu kadar ateşli bir şekilde başlamazdı. Ya da bir işi yapmak için uzmanlık ve işgücü aranıyor olsaydı insanlar bu kadar hevesle saldırmazlardı, sanırım.. Beni okuyanlar bilir. Feda muhabbetinden hiç hazzetmem. Hele canımız kanımız feda olsun benzeri bir şeyler duyduğumda çoğu zaman içimden “hadi len” der geçerim. Çünkü genellikle bunu söyleyenler ancak kalabalık içinde bir şeyler atıp tutabilecek, canının yanmasından korkan ortalama tiplerdir. Ayrıca da bir insanın feda edecek şey sırası canı ve kanına gelmişse geriye verecek başka hiçbir şeyi kalmamış ya da zaten yokmuş demektir ki bu da o insanın herhangi bir mücadeleye verebileceği katkının boyutu hakkında bize fikir verir. “Feda” tantanası bize biraz unuttursa da bizler insanız. Hayvanlar gibi ölmek ya da kan akıtmak değil, becerilerimizle bir şeyler yapmaktır bizim olası görevimiz. Hem artık dünya, feda edilecek can ve kanları  ekonomik bir şekilde ortadan kaldırmanın endüstrileşmiş dönemini geride bile bırakmışken, hala o döneme giriş zamanlarının söylemlerini dillendirmek herşeyden önce aptalcadır.

Topluma ve ülkeye katkısı son derece tartışılır insanların ikide birde kanlarını vermeye hazır olduklarını söylemeleri, bunu bir gösteri malzemesi yapmaları insanın asabını bozuyor. Başarılı bir toplum olamayışımız, işleyen bir düzen kuramamış olmamız bizim suçumuz. Bu çağda hala etnik terör canımızı yakıyorsa bu bizim aptallığımız. Adam olsaydık da vatandaşlarımızın hiç uğruna ölüp gittikleri bu ilkelliği aşabilmiş olsaydık. Refah içinde olsaydık, kültür ve teknoloji üretebilen bir ülke olup zengin olsaydık. İnsanlar bizden ayrılmak için ölmeselerdi, bize iltica etmek için sınırımızı geçmek isterken ölselerdi. Bizim kanımız da damarlarımızda dolaşmaya devam etseydi. Çünkü bence kan sadece oradayken kutsaldır, bedenimizin içinde…

Ölmek iyi bir şey değildir. Devlet-vatan-toplum-bayrak vb. “kavramlar” için ölmek ise ölümün kendi başına kötü olmasından öte aptalcadır. İnsanların bu aptalca şeyi kutsal görmeleri, onların canlarının bedavaya harcanması ile devam eden bir düzenin tüccarlarının tek çıkar yoludur. Tıpkı üzerinde SİGARA SİZİ ÖLDÜRÜR  yazdığı halde insanların ona bir avuç para vermeye devam etmeleri gibidir milliyetçilik.. Milliyetçilik, bayrak, kan, ideoloji edebiyatı sadece bu işe yarar. Aklın asla kabul etmeyeceği harcanışları size karşılığında hiçbir şey vermeksizin yaptırır.  Başka bir işe yarıyor olsa, senenin yarısında balkonlarında camlarında bayrak asılı, yaralı askerlere kan vermek için sıraya giren insanların İzmir’i gelişmiş bir kent olurdu, devlet denizin kıyısındaki bu kenti “dünyaya” bağlamak için tarihinin en pahalı otoyollarından birini yapmaya çalışmazdı, İzmir pislik içinde bir Anadolu taşrası olmazdı.

Kan kokusu” üzerine 2 düşünce

  1. ilkay

    yazdıklarının bazılarına katılıyorum bazılarına katılmıyorum ama bu konuda daha farklı bir noktaya odaklanıyorum ben. KIZILAY ın gerçekten o askerlere verecek kanı yok muydu hepimizden kan istedi? o mesaj bana da geldi, o sırada askerler için üzüntüm kızılayın çıkarcılığına olan kızgınlığıma dönüştü. İnsanlarımız düşünmüyor, kendilerini geliştirmiyor, olabilir ama zor bir durumda kenetlenmeleri hala iyi niyetli ve duyarlı olduklarını gösteriyor. Ben bunu çıkara dönüştüren kızılay ın yada hastanenin yaptıklarını etik bulmuyorum. Kana ihtiyacımız var deselerdi de bu durumu kullanmasalardı ne olurdu?

    Cevapla
  2. selimpehlivan Yazıyı Yazan

    Yakın bir zaman önce Kızılay’a kan bağışında bulundum. Çalışanlar klasik devlet memuru davranışları içinde değillerdi. İlgili ve kibardılar, yaptıkları işi de önemsiyorlardı. Kan gibi hayati bir kaynağın bağışını toplayan bir kuruluş elbette “çıkarcı” olacak. Senin zor durumda kenetleniyorlar dediğin gaza gelmiş insanların böyle yok yere gaza gelmelerini çok daha farklı kuruluşlar çok daha farklı şekillerde de sömürüyorlar maalesef.
    Bir ara, şehitlere saygı gösterileri pek sık yapılıyordu, bu gösterilere bedava ulaşım sağlayan firmalardan birinin bir protez ve tıbbi malzeme satıcısı olduğu ortaya çıktığında hayatımın şokunu yaşamıştım.
    İzmir Cumhuriyet mitinglerinin de merkeziydi ama sonra onların altından ne alçakça planlar çıktı, takip ediyorsundur..
    İnsanlar aslında ne olduğunu doğru dürüst tarif etmeyi bile beceremeyecekleri kutsallarının etrafında kenetlenmeye devam ettikçe onları bir sömüren çıkacaktır ve bu sömürgecilerin hepsi de Kızılay kadar iyi niyetli olmayacaktır. Zaten İzmir’de gördüğümüz anlamda milliyetçilik denen şey de bu sömürüyü beleşe getirmek için uydurulmuş bir araçtan ibarettir (yazımın özeti de buydu zaten).
    Zor durumda kenetlenmek gurur duyulacak bir şey değil bence. Akıllı insan normal zamanda kurallara bağlı olan, çevresine faydalı olan böylece zor duruma düşmeyen insandır.
    Bizimkilerin şehitlerin arkasından bağırmaları suya düşen bir annenin çocuklarına kenetlenmesine benziyor. Bu trajik sahnenin bir öncesinde büyük bir aptallık yatıyorsa ben o trajediden duygulanmam. Anne becerikli olup çocuklarını geminin güvertesinde tutabilseydi suda umutsuzca onlara kenetlenmesi gerekmezdi.

    Cevapla

Düşüncelerinizi yazın...

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.