Etiket arşivi: Türkçe Ezan

Arabın Yalellisi

Bizim ufaklığın yatak odasının penceresi ile minare arasında 30-40m kadar bir mesafe ya var ya yok. Yavrum bazen dandik bir hoparlörden gelen bir bağırış yüzünden uykusundan uyanıyor.

Aslında biz, Umay’dan önce de burada okunan ezanı oldukça rahatsız edici bulmaktaydık. Komşular bu hocanın daha önce şikayet edildiğini söylediklerinde karım ve ben hiç şaşırmamıştık. Onlardan ayrıldığım bir nokta var ki ben hemen hemen tüm ezanları rahatsız edici buluyorum. Büyük bir çoğunluğunun gerçekten çok kötü sesi olan, kafasından makam uydurmaya çalışan ve ciddi arabesk etkisinde kalmış Arapça şive yapmaya çalışan adamlar tarafından çok kötü ses kalitesine sahip düzeneklerden çığırılması yüzünden olabilir bu. Ya da belki de ben hoparlörden bağıran adamlara karşı önyargılıyımdır, bilemiyorum.

Bazen bilgisayar başında çalışırken bir ezan sesi geliyor kulağıma. Tam o sırada şunu nasıl yapayım diye düşünüyor oluyorum. Ne yazık ki o ses hiçbir zaman uzaktan gelmiyor. Adam makam yapmak için kulakları çınlatıyor. Aslında ne demek istediğimi anlatmaya çalışmak yerine buraya hemen bir ses dosyası ekleyebilirim. Çünkü daha önce, böyle bir anda telefona sarılıp bu ezanı kaydettim. Bunu burada yayınlamak insanları bir inancın ibadetine çağırma ritüelini yersizce eleştirmek anlamına gelebilir. Gerçi dinlediğinizde, bunu iş edinip, sitesine kaydını yüklemiş adamın yaptığını yersiz bulmadan önce, sesin sahibinin o inanca zarar verdiğini düşüneceğinizden eminim. Ama yine de yüklemiyorum.

Bizim hoca özelinde konuşmayalım. Belki de ben, yaşadığı yerlerde müezzinlik işini seçenlerin özellikle kulak ve ses konusunda pek yetenekli olmayan insanlar olmaları talihsizliğini yaşayan bir istisnayımdır. “Ben camiye gitmiyorum ama ….’da okunan ezanı duyunca gözlerim yaşarıyor” diyen insanlardan da bir dünya var çevremde. Ay evet, güzel sesli insanlar ezan okumalı, hatta bunun eğitimi olmalı falan diyen estetik kaygısı yüksek insanlardan da çok var. Geçen bunlardan birine şöyle sordum:

Tarkan ya da Bülent Ersoy (konuştuğum kişi Türkiye’nin en güzel sesli insanı o dedi çünkü) Suudi Arabistan’a gitse ve hoparlörlerden günde 5 defa Türkçe bir şeyler bağırsa ( bağırdığı şeyin anlamı yok, Çarşı tarafından hazırlanmış bir marş olabilir mesela, nasıl olsa ahali ne dediğini anlamayacak) Araplar buna ne kadar tahammül ederlerdi?

Eğer makamında bir ezanın estetik bir şey olduğunu düşünüyorsanız, lütfen bir kere daha düşünün. Mesele her gün 5 kere yüksek kulelere yerleştirilmiş hoparlörlerden yapılan Arapça bağırışların bir makamı olup olmadığı (ki bu da artık ne demekse) ya da bağıran adamların sesinin güzelliği mi? Günde 3 kere salonunuzda, iki kere de yatak odanızda, elde taşınan seyyar bir megafonla harfleri uzata uzata bağırsam, sesimin güzelliğine ya da harfleri uzatma sıralamamın dizilişine mi yorum yaparsınız?

Gecenin bir yarısı, mahalle apaçileri yüksek sesle müzik çalan arabalarıyla kapısı açık balkonunuzun altından geçerlerken, çocuğunuz uyanmasın diye kısık sesle izlediğiniz bir filmin en önemli yerinde, 30 saniye boyunca hiçbir şey duymazken, çalan sikko şarkının pop mu, rap mi yoksa arabesk mi olması bir şeyi fark ettirir mi? Mesele apaçileri eğitip klasik müzik  ya da progressive rock çalmalarını sağlamak mı?

Ama senin örneklerin yanlış, burada yapılan bağırış kutsal bir şey, bir ibadet çağrısı diyebilirsiniz. Bu, Arapça olduğu gerçeğini, çoğumuzun onu anlamadığı gerçeğini ve gerçekten çok kulak tırmalayıcı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.  Aslında işin içinde din, daha doğrusu korkulacak bir “güç” olmasa, insanların büyük çoğunluğunun şu Arapça bağırışları beğenmeyi bırak, buna tahammül bile göstereceklerinden şüpheliyim. Ama işin içine din girince insanlar fikirsiz ve yorumsuz birer robota dönüşüyorlar.

Sahi, bir zamanlar ezan Türkçe imiş, öyle değil mi? Bizim millet o bu olaya çok içerlemiş. Neredeyse kıçlarındaki donları bile gitmek üzereyken insanların azımsanmayacak bir kısmının hâla merkez sağ partileri yüceltip, mesela CHP’yi sebep bile göstermeden lanetli saymasının sebeplerinden bir tanesi değil midir bu? Sadece kendi ailemden anlatılanları bile düşünmem yeterli oluyor. Bu millet geri bırakılmayı, sömürülmeyi, bu ülke daha iyi bir yer olsun diye kendini ortaya atan evlatlarının harcanmasını sessizce seyredebiliyor. Ama Arapça okunan bir bağırış Türkçe yapıldı diye nesilden nesile aktarılan bir öfke oluşturmuş maşallah. Anneannemin Türkçe ezanı dinlerken gözyaşları sakallarına süzülen hoca hikayesini çok iyi hatırlıyorum. Annemin dedesinin çocuklara gizliden Kuran öğretmesi (ki kendisi medrese mezunu bir hocaymış) ve jandarma köye gelince mushafların saklanması bizim ailenin kendi tarzında devrim hikayeleriydi. (Bu arada baba tarafım her zaman daha seküler insanlar olagelmişler, onların daha başka hikayeleri var, sanırım şanslı olduğum nokta buymuş)

Bizimkilerin elin Arabının lisanına böyle kara sevda ile bağlı olmaları şimdi bana çok anlamsız geliyor. Kimbilir, belki benim torunumun çocukları da proje notlarıma ve kitaplarıma falan bakar ve büyük dede de tam İngiliz Amerikan aşığıymış, yuh be der. Tabi bunu diyebilmeleri için zamanında Atatürk’ün yaptığı gibi bir sıçrama (etkileri bizimkilere ne yazık ki geç sirayet etmiş olsa da) dönemi yaşamamız lazım. Ve arada şöyle de bir fark hep olacak: Arabın diline ve kültürüne kara sevda ile bağlı olmak hiçbir zaman okuduğunu anlayabilir seviyede bir arapça bilgisi getirmemiş. Arap kültürüne dair gerçekçi bilgilere sahip olmamızı sağlamamış. Günde 5 kere sokaklar Arapça çınlıyor ama bu tekerlemeye benzer sözlerin ne anlama geldiklerini bilenlerin sayısı çok değildir.

Uzun lafın kısası, ezan Arapça ve biz Arap değiliz. Hatta Arapları pek sevdiğimiz de söylenemez. Geçen bir arkadaş bir video yollamış, Avrupa’da sokakta çekilmiş: Adamlar ciddi ciddi şahane caz çalıyorlar sokakta. Bu bahsettiğimiz, böyle bir şey de değil. Aranızda ezan sesi duydu mu çantasını yere bırakıp durup dinleyen varsa ondan özür dilerim ama ben bu tür bir haz almıyorum bundan. Sokak çalgısı demişken, bizim yere göğe koyamadığımız  ritüelimiz Ramazan boyunca gecenin bir yarısı sokaklarda davul çalmak.

Bizdeki ortalama Müslümanlar Arapların aslında Müslüman olmadıklarını söylerler ya. O zaman, neden o gerçek olmayan Müslümanların dillerinde bağırmamız gerekiyor sokaklarda bir düşünmek lazım. Hayatım en güzel Müslümanlık Türkiye’de yaşanıyor tıraşıyla geçti benim. Malezya anlatan İslamcıya da denk geliyorduk zamanında ama açık ara en iyi islam yorumunun hep bizde olduğuna inandık. E öyleyse neden en azından günde 5 kere yapılan ibadet çağrısının kendi dilimizde olması fikri bile bu kadar kötü karşılanmış ki zamanında?

Hem biz anlamadığı şeyden işkillenen insanlarız. Size yemin ederim, doksanların ortalarında, büyükbabamın bana “bu ne bağırıyor böyle anamıza mı sövüyor” diye el yapımı amplifikatörümden çınlayan İngilizce sözlü bir şarkıya heyheylenmesini dün gibi hatırlıyorum. (Sonra bu muhabbet Cem Yılmaz’ın bir filminde de geçti, çok sıradan bir espriydi) Laf Arapça/İngilizce kıyasına gelmeyecek elbette. Ama “anama mı sövüyor” tavrının kendi içinde bir mantığı var. Bu mantığın Arabın Yalellisine de işlemesi gerekir. Ben arada bir fark göremiyorum.

Bir keresinde köyden birinin kamyonetiyle yağhaneye zeytin götürüyoruz. Küçük kabinde sıkış sıkış yolculuk ederken bir de adamın teybe koyduğu Kur’an tilavetini dinliyoruz. (Düşünün, ne ortamlar var) Artık dayanamayıp bu ne ya demiştim. Tabi Kur’an bu falan tepkileri. İyi de ben bir şey anlamıyorum, bari Türkçe’si olsa demiştim. Yine tövbe falan tepkileri. Üniversite yıllarım. Düz mantıkla zekanın kesiştiği zamanlar. İyi de Allah Türkçe anlamaz mı, Türkçe olmaz mı onun lafları demişliğim var  o kamyonetin kabininde. Bir de ortamda Arapça bilmeyen tek ben olsam ezikliğini yaşayayım. Diğerlerinin Türkçe’sini bile anlayacakları kuşkulu.Konumuzla alakası olmasa da hikayenin devamını merak edecek arkadaşlar için yazayım. Aslanlar gibi laflarımı söyledim, kimse de ters hareketi ileri taşımadı. Sonra Martin Luther diye bir orta Avrupalı papazın da özetle böyle bir çıkış yaptığı için Reform denen şeyin başladığını ve Almanya ile Afganistan farkını yaratan sürecin başladığını öğrendim.

Dini konuları eleştirmenin her zaman bunu yapan kişiye kaybettirdiğini biliyorum aslında. Zaten bu yüzden, benim gibi düşünen ve bunu benden daha iyi anlatacak kapasitede olan bir sürü tanıdığınız size bunları anlatmak yerine sadece olayları görmezden gelmeyi tercih ediyor, emin olun. Sizinle tamamen aynı fikirde bile olsa, karşınızdaki kişi dini bir konuda bir eleştiri yaptığınızda size katılıp fikrinizi desteklemez, genellikle. Belki de bu başka bir yazının konusu ama İslam Dini varoluşa dair sorularınızı cevaplamaktan ve hayatınızı düzenlemekten çok size oldukça kaba bir Arap kültürü dayatıyor. Eğer Allahın azabından kaçınıp cennetini yaşamak için her şeyi yapmaya hazır hale gelmiş biri değilseniz eninde sonunda bir Arap kültürü dayatması içinde olduğunuzu anlar ve bundan rahatsız olursunuz. İstediğiniz kadar ırkçılık deyin, içine düştüğünüz kültür Araplarınki olacak. Ne demek istediğimi şu sıralar etrafınızda bolca görebileceğiniz Arap kardeşlerimize bakarak kendiniz anlayabilirsiniz.

Eğer Arap değilseniz, kendinizi bir sebepten Araplara yakın hissetmiyorsanız, Arap kültürüne bir aidiyet ya da sempati beslemiyorsanız günde 5 kez Arapça bağırışlar duymak zorunda olmak tuhaf bir şeydir.

Eğer Arapsanız, kendinizi Araplara yakın hissediyorsanız, Arap kültürüne dini sebeplerle ya da başka bir sebeple bir sempati besliyorsanız Allah aşkına şu saçma sapan bağırışların hayranı olduğunuz kültürü nasıl aşağıladığını ve kötü şöhretinizi insanların bilinç altına kazıdığını görün..