Etiket arşivi: Topçular

Hıyar satan esmer vatandaşlar…

Yalova’nın, şehrin girişindeki trafik sıkışıklığından yararlanan bir işportacı güruhu var. Eskiden Topçular iskelesinde mevzilenirlerdi. İskele kavşağının altında, ortalığı çöplüğe çevirir, her tarafı naylon-kağıt artığı yapar, köprü ayaklarının dibinde ateş yakarlardı.

Sonra tam hatırlamıyorum, birkaç adli olay sonrası jandarma tarafından oradan uzaklaştırıldılar. Onlar da şimdi Yalova girişinde araçların önüne atlıyor, yolda şeritlerin arasında dolaşıyorlar.  Gerçi geçenlerde onları iskelede de gördüm. Bilirsiniz, bizim ülkemizde çok tehlikeli, saçma, estetik katliamı bir olay ya da durum alelade bir şekilde olur durur. Yetkililer dahil herkes buna bir şark kayıtsızlığıyla bakar ve geçer. Sonra biri veya birileri bu yüzden ölür veya sakat kalırsa devlet duruma el koyar ve baştan savma birşeyler yapılır. Bu memleketteki üst geçitlerin önemli bir kısmı bu prosesin sonucu olarak yapılmışlardır. Yani bu ülkede TANRILAR KURBAN İSTER. Tanrılara kurban vermeden “normal” şeyler yapılmaz. Hiç kimse birileri ölmeden ya da ciddi zarar görmeden, tehlikeli ve pis olduğu için, hareket eden araçların arasında naylon torbalarla dolaşan esmer vatandaşları oradan uzaklaştırmayı akıl etmez.

Bu esmer vatandaşlar, mevsimine göre elma, fındık, erik, mandalina, salatalık falan satıyorlar. Yolda giden adam koca bir torba hıyarı niye kırmızı ışıkta durduğunda satın almak ister ben çözemedim henüz ama alan var ki onlar oradalar. Tabi, belirtmeye gerek yok, insanları, özellikle araç kullanan kadınları taciz ediyorlar, trafiği tehlikeye sokuyorlar ve etrafı pisletiyorlar. Gözlerimle, bir kadına, yanındaki kocasının yanında laf attıklarını gördüm, sonrasında çıkan kavgada da oradaydım.

Polisler ve zabıtalar elbette böyle küçük olaylar yüzünden onlara karışmıyor. Buralarda “ekmek parası” diye kutsal bir kavram vardır. Bu kavram rekabet denen şeyi ancak 90’ların sonunda kurallara bağlayabilmiş bir toplum için her türlü haksız rekabetin, hilekarlığın, sağlıkla oynamanın ve hak ihlalinin sihirli meşruiyet kaynağıdır. Bir polis yoğun çalışma saatlerinden ve sıcaklardan bunalıp eve 4 dk geç geldi diye kıskançlık krizine girip karısını katledebilir. Bu kişisel bir ciddiyettir ve onun özel hayatıdır. Ama profesyonel yaşantısında, çok güzel bir kadının taciz edilmesi olayının büyütülmemesini kadının kocasına salık verip esmer vatandaşların ekmek parasından dem vurabilir.

Ben geçen minibüsteyken, bu satıcı tayfasına şöyle bir alıcı gözle baktım. Çoğunluğu 18-30 yaş arası, sağlıklı, yapılı erkekler.. Bu adamlardan 30-40 tanesi, ellerinde poşetlerle arabaların arasında hıyar satıyorsa bu ülkede işgücü sorunu olmamalı. Biz Çin’le de, Vietnam’la da rekabet edebilmeliyiz diye düşündüm.

Amerika’da bir işçi ayda ortalama 6500 USD kazanıyormuş (2010 verilerine göre). Ve buna rağmen Amerikan malı üretimler yapılması için çağrılar yapılıyor. Google tabletlerini anavatanında üretecekmiş diye şeyler söyleniyor. İşçisi bizim müdürümüz kadar kazanan bir ülke bile üretimden söz edebilirken biz, sokakta 40 tane yetişkin erkeğin poşet içinde hıyar satabileceği kadar emeğin bol olduğu bir memlekette, emek yoğun sektörlerde niçin Çin’le rekabet edemiyoruz anlamıyorum.

Bizim ciğeri beş para etmez sanayicilerimiz Çin’de fason üretim yaptırıyor, fabrika açtırıyor falan, bu nasıl ve niye oluyor, hangi büyük stratejinin parçası, nasıl uzun vadeli bir ekonomik aklın sonucu ben bilemiyorum. Adamlar da pencereniz açıksa ve plakanız 77 değilse hıyarlarını burnunuza sokuyorlar işte…