Etiket arşivi: Taraf

Zirvedeyken bırakmak…

Taraf Gazetesi’nden istifalar oldu diye “gazete misyonunu tamamlamıştı”, “onlara verilen görev buydu” diyen zavallıları izliyoruz günlerdir.

Son zamanlarında Ahmet Altan’ın oldukça elitist bir muhalefet anlayışına büründüğünü ve böylelikle dövüştüklerine (Kemalistler) benzemeye başladığını düşünüyordum.

Ama yine de zirvedeyken bıraktı.

Bırakmak bizim kültürümüzde olan bir şey değil. Çünkü biz kaybedene ya da elimizden alınana kadar “bırakmayız”. O yüzden bırakan, zirvede bile olsa kaçmış sayılıyor. Dün vergi dairesindeki orta-yaş üstü bir memur gururla anlatıyordu:” Ben zevkleri hiç değişmemiş biriyim. Tutarlı bir adamım.” Ben buna tutarlılık değil yerinde saymak derdim, dilimin ucuna geldi ama işim vardı, pragmatist davranıp sadece kafamı avucumun içine aldım.

Bırakmanın kaçmak olarak anlaşılmasının yanında, entel (intel) sözcüğünün pek çok durumda hakaret olarak kullanıldığı/anlaşıldığı bir kültürüz aynı zamanda. Intellectual, yani akıl mahsulü olan şeyler pek değerli değildir bizim nazarımızda. Böyle olunca bir insanın sadece düşünüp, sonra karar verip, vicdanını dinleyip doğru olduğuna inandıklarını savunmasını anlamak pek kolay olmuyor.

Buna, değişmeyi değil değişmemeyi erdem olarak saymayı da ekleyin. Ortaya ümitsiz bir tablo çıkıyor. Bu durumda insanların anlayamadıkları bir şeyde kendi içlerindeki kötülükle harmanladıkları teoriler üretmeleri kaçınılmaz.

Biri kendini doğru bildikleri uğruna riske atıyorsa, bunu para için, gizli bir ortaklık için yapıyordur. İnsan koskoca devletle, askerle, bin bir çeşit mitle niye dövüşür? Mutlaka bir gizli planı vardır. Mutlaka alçakça bir amacı vardır. Mutlaka onu yönlendiren ve besleyen birileri vardır. Bu değerli vatanı bölmek isteyen kötü adamların bir planıdır bu.

Biz Türkler güç karşısında hemen diz çöken korkak bir milletiz. Sürekli bağımsızlığımızdan ve cesaretimizden bahsetmemizin sebebi özetle budur. Trajik olaylar karşısında toplumsal bir tepki üretemememizin sebebi budur.  Ve bu yüzden devlet adına bunca cinayet işlenen bir yerde hayat bunlar hiç olmuyormuş gibi devam edebilir. Biz bu yüzden itaatkar bir milletiz. Güce hemen angaje oluruz. Güçlü bize haklı gözükür, gözümüze pek bir güzel gözükür.  Bu yüzden başbakanın yalakaları var. Bu yüzden muhalifler onu beğenmedikleri için değil, ona  yalakalık edemedikleri için muhalifler. Onların da yalakalık ettikleri kendi sahipleri var.Ve onların yalakalık edecekleri sahipler yeniden gücü ellerine aldıklarında roller değişecek. Ama, anlamışsınızdır, gerçekte hiçbir şey değişmeyecek. Bir şeyi yanlış olduğu için eleştirmek buralarda affedilmez bir günahtır. Çünkü bizim için doğru ya da yanlış değil, güçlü ya da zayıf vardır. Güce tapınan korkakların ülkesinde doğruyu savunursanız, bıraktığınızda arkanızdan görevinizin bittiğini söylerler. Çünkü insanların zihninde sahibi olmamak kavramı tanımlı değildir.

Ve Darbukator Baryam’lar muhalif aydın olarak yollarına devam ederler.

“Sahte Şarap”

Bilmem nerede bilmem kaç şişe sahte şarap ele geçirilmiş.

Bakıyorum, şaraplar bilinen bir markanın şişesine falan konmamış. Bu ev yapımı güzellikler gayet de “orijinal” duruyorlar. Ama ortada sahte bir şeyler olduğu muhakkak..

O haberi yazan gazeteci gibi mesela!

Acaba diyorum, bu haberi yapan maymun şarabın nasıl yapıldığını falan biliyor mu? Muhtemelen içki yasaklanacak haberlerinde de ön saflarda savaşan garibanlardandır. Oh bu ne ironi!

Biz pek farkında değiliz çünkü bizde görev gazeteciliği var, haber gazeteciliği değil. İnsanlar daha doğru ve net bilgi içerdiği için değil dünya görüşlerine uyduğu için belirli bir yayın organını takip ediyorlar.

Haberin müşterisi güven ya da inandırıcılığın değil kendi dünya görüşünün ispatının peşinde. Böyle olunca maymunlar ağaçlardan medya tower’lara inebiliyor işte.

Vakit gazetesini okuyan irtica amcalar da, Taraf okuyan ne idüğü belirsizler de, Aydınlık’ı takip eden komplo teorisyeni bebeler de,  Sözcü gazetesini bayiden alıp çarpık çarpık yürüyen emekli öğretmen teyzeler de aynı bataklığın gülleri, aynı hassasiyetin müşterileri..

Ekstrem trendlerin yine kendince bir delikanlılığı var. Mainstream’e hiç girmiyorum çünkü ayrı bir yazının, yazıların konusudur bu. Bir milliyet.com.tr fenomeni var ve bitmek bilmiyor. Zaten “sahte şarap” yazan zavallı da o sitede çalışıyordu.  Ofis saksılarında yaşayan beyaz Türklerimizin paradigması kaymadan o adamların kalitesi yükselmeyecek. Bir tarafta siyasi bir skandal patlamışken o zavallılar “Binbir Surat Jenna Jameson” foto-galerilerini izlemek zorunda olmayacaklar, mesela… :):):):) Dayanamıyorum, gülüyorum, gülüyorum, gülüyorum…

Memleket kurtarmak için gazete çıkarıp 3 sene sigortasız işçi (gazeteci diyelim hadi) çalıştıran kolpalar diyarı burası. Yazı yazabilmenin ve onu başkalarının okumasını sağlayabilmenin bir seçkin ayrıcalığı olduğu 20. yüzyıl tarım toplumu döneminden kalma bir refleks midir haber vereceğim diye ayar verme hevesi, bilmiyorum. Ama artık bizim çocuklar Facebook’ta aslanlar gibi yazıyorlar. Ne kadar burun kıvırsak da insanlar zekice espriler, kısa ve vurucu cümlelerle (iyi niyeti biraz zorlamış olabilirim) fikirlerini savunabiliyorlar.

Daha önce de yazmışımdır, gazetecilerin büyük çoğunluğunun ne kadar boş, lisede öğretilen genel kültür bilgilerinden yoksun, önlerindeki google’ı kullanmaktan aciz (metafor yapmıyorum :):):):) ) anlamak için ilgi alanınıza ya da mesleğinizin konusuna giren bir haberi okumanız yeterli.  Ama cahil insanları aydınlatan kutsal bir meslek icra ediyorsan altına yattığın haberin kapsamını alabilecek çapta olman gerekmez mi be çocuğum demek lazım pek çoklarına.

Sahte şarap yazan oğlan sonra bize Ergenekon’dan, derin devletten, bürokrasi-hükümet çekişmesinden falan bahsediyor. Yerlerde sürünen bir üslup ve dille bize dünya görüşü pazarlamaya kalkıyor.  Ama durun! Bununla yetinmeyenleri de var. Bozuk Türkçe ve saf cehalet terörünü silahlı teröre upgrade eden gazeteciler de var. Muhalefet olsun diye “bilmem kaç tane gazeteci hapiste, Çin’de bile bizden daha az gazeteci hapiste” diye martaval okuyan  politikacılarımız ve meslek örgütlerimiz var ya bizim hani.. Ama olaya bakın.. Adalet Bakanlığı, gazeteciler sendikasından bu hep sözünü ettiği hapisteki gazetecilerin listesini istemiş. Elemanların verdiği liste ayrı bir kepazelik.  Uyduruk isimler bile var. Sonra da bakanlık kutsal bir meslek icra eden bu “gazeteci” lerin ne ile suçlandıklarını listelemiş. Sahte polis kimliği kullanmak, silah kullanmak, adam kaçırmak falan var.

Türkçe’nin ırzına geçmek ve sağır duymaz uydurur misali mantık hatalarıyla yazılar yazmak, beş paralık ideolojilerini akıllarınca insanlara dayatmaya çalışmak suç değilken hatta kutsal bir meslek sayılmaktayken, yavrular bir de işin içine silah karıştırmışlar utanmadan.  O yüzden kitap yazdığı için tutuklandığı iddia edilen adama da, polis tarafından “alınırken” basın kartını gösterip tiyatro oynayan siyasi tutuklu adama da, sırf gazeteci oldukları için içeride oldukları cümle aleme feryat edilen bilmem kaç tane adama da, onlar üzerinden siyasi çıkar devşirmeye çalışan ümitsiz muhaliflere de  bakarken önce aklınıza haberleri, gazeteleri, kıytırık internet sitelerini getirin derim.

İçinde kız arkadaşı varken (ki kız polise direnmiş) aracı park ihlali yüzünden çekilen bir berber-kahvehane gazetesi yayın yönetmeninin emniyet müdürlüğüne gazetesi üzerinden savaş açıp “siz benim kim olduğumu biliyor musunuz” demesi, bir milletvekilinin, bir polise benzer şeyi söylemesinden daha az iğrenç değil, çocuklar…

O yüzden, fanatik olmayın, talepkâr olun.. Onların yalanlarına inanan onlar gibi olsun…