Aslında, bu memlekette olup olmuş her kötülüğün ardında dış güçlerin, bilhassa Amerika’nın aranıyor olması epeydir bana sıkıcı bir komplocu kolaycılık gibi geliyordu. Bu işin zirvelerinden biri kuşkusuz 1 Mayıs 1977 olayıdır.
CIA ajanlarının uçaktan indikten sonra polis kortejiyle Taksim’e gittiklerini bile dinledik… Adamlar sanki bir Avrupa kupası maçına gelen konuk takım gibi.
Bana çok daha inandırıcı gelen bir açıklamayı bugün Halil Berktay’dan okudum.
1 Mayıs 1977 olayları Türk Solu’nun kendi içindeki hesaplaşmasıydı diyor. Sol, kendi yaptığı rezillikten bir mağduriyet efsanesi yarattı diyor…
1980 öncesinin nispeten özgürlükçü ortamının, birbiriyle ölümüne savaşan, kendi düşüncesinden bir milim farklı görüştekini hain ilan edip ezmeye çalışan fraksiyonları doğurduğunu anlatıyor.
Bu bana saçma gelmiyor. 80 darbesine giden süreçte devletin silahının aynı gün içinde hem sağcı hem solcu öldürmüş olması efsanesi zaten epeydir kafamı kurcalayan bir meseleydi, şu dış güçler masalı gibi! İyi de arkadaş, tetiği çekenden ne haber diyordum. “Derin” devletin gençleri provoke ettiği anlatılıyordu. İyi de arkadaş diyordum, provoke olanın hiç suçu yok muydu?
Bir akıma kapıldık ve her şeyin suçlusunu devlet ilan ettik. İyi de arkadaş, “gaza getirilmeye” bu kadar komik biçimde müsait bireylerden oluşan bir toplumun hiç mi günahı yok? Devleti bol keseden suçlarken, sivil insanların ahmaklıklarına hiç mi pay biçmeyeceğiz? 1915’i bir avuç İttihatçı manyağın yaptığına inanıp bu “aziz” Anadolu insanını aklamak biraz zorlama olmayacak mı? Hele ki Facebook’a her girişimde o yılışık-şoven faşizmin aptal aptal sırıtan suratlarıyla karşılaşırken? Bu memleketin insanındaki kendinden olmayanın acısını görmezden gelme, otoritenin karşısında köpek olma içgüdüsünü görmezden gelerek mi anlayacağız geçmişteki olayları?
Halil Berktay’ın kanlı 1 Mayıs hakkında söyledikleri ve tanıklığı, kafamdaki bir boşluğa cuk diye oturdu. Kanlı 1 Mayıs, Türk solunun özeti bence: Kendi içlerindeki hainlerle savaşmaktan, kendi söylemlerine tapınmaktan asla memleketin meseleleri hakkında düşünemediler, makul bir söylem geliştiremediler. Her şeye protest ve yabancı kaldılar, efsaneler uydurdular ve tamamen işlevsizleşecek şekilde marjinalleştiler. Çünkü bizde insanlar, politika dahil hiçbir şeyi insan için yapmazlar. Dertleri, savundukları şey ne olursa olsun, kendileri gibi olmayanı ezip aynı türküyü söyledikleri bir avuç yoldaşlarıyla kendilerine güvenli bir küme yaratma çabasıdır.
Daha da beteri, Maocusu, revizyonisti, Sovyetçisi…. Hepsi son tahlilde iliklerine kadar Kemalistti, köylüydü, doğuluydu… Bizimkilerin, kendilerine belletilenin çok uzaklarına gidecek soluğu hiçbir zaman olmadı. Sosyalist enternasyonelizmini anlatanı da sonunda Kemalist, ümmetçisi de! Sorgulayabilecekleri şeylerin burunlarının hemen dibinde biten bir sınırı var bu insanların!
Şimdi muhafazakarların borusu ötüyor diye ayılıp bayılanlar keşke bunlara da kafa yorabilecek çapta olsalardı…