Etiket arşivi: internet medyası

TC Koyun Sürüsü

Sosyal medya, özellikle de Facebook denen şeye oldukça uzağım. Yaptığım şey bazen çalışmalarıma ait notları web sitemde yayınlamak veya bu blogda kafama göre bir şeyler karalamak… 

Facebook denen siteyi pek kullanmıyorum. Popüler olmaya çalışan yeniyetmeler bir yana, çevremdeki insanların hayatlarında “neler olup bittiği” konusu benim pek ilgimi çekmiyor.

Böyle internet sosyalliği konularına şüpheyle yaklaşmamın temeli Facebook’tan çok evveline dayanır.  Ki bu başka bir günün hikayesi…

Yine de itiraf ediyorum, kitap okumaktan ve belgesel seyretmekten vakit ayırıp Facebook’a girdim geçenlerde. 🙂 Bazı elemanlar gerçekten de isimlerinin başına TC yazmışlar. Bu geyik kulağıma gelmişti ama açıkçası en hırt tayfanın takılacağı bir saçmalık olduğunu düşündüğümden benim listemde pek bunu yapan kişi olacağını sanmazdım…

Varmış…

Hem de epeyce…

Allah Allaaaaah dedim.. Her gün yeni bir şey çıkıyor. Şu koreli şişman çocuğun dansının ve şapkasının popüler olması da bende benzer bir şaşkınlık yaratmıştı. Facebook milliyetçiliği de bunun gibi bir şey, biliyorum ama yine de insan durup düşünmeden edemiyor.

Coşkun’un ormanlık bir yerde, ortada tarumar olmuş hatunu işaret ederek operasyon arkadaşlarına “bir tur daha dönelim mi” demesi benim hep çok komiğime gitmiştir. Bu sahneyi gözünüzde bir canlandırsanıza.. Bazen, bir şeyi hep beraber bir kez daha yapalım mı diye sorarken bunu bir gönderme olarak da kullanıyorum. Mevzuyu bilen mutlu azınlık gülüyor elbette.. Ne yazık ki hayat mutlu azınlığın dışında kapkara bir kalabalıkla dolu…

TC Muzaffer Sugötürmez 

ismine bakınca insan acaba bu eleman kamulaştırıldı mı diye düşünmeden edemiyor.

Sanırım daha ciddi olmam lazım…

Araştırmalarıma göre bu elemanlar bazı devlet kurum ve kuruluşlarının isimlerinin başından TC kısaltmasının kalkıyor olmasını protesto ediyorlar.. Böylece “siz sağlık ocağının tabelasından TC’yi kaldırırsanız ben de kendi adımın başına TC eklerim” demiş oluyorlar. Vatan kurtuluyor..

Bu tür tepkiselliklerin hedef kitlesi olan tabakanın daha önceki marifetlerine veya söz gelimi Facebook’taki paylaşımlarına baktığımda bunların bu işten pek bir şey anlamadıkları sonucunu çıkarıyorum.

O zaman da akla bu salakları yine kim gazladı ve niye sorusu geliyor.

Memleketin kadim sorunlarından biri çözülme yoluna girmişken bu şapşallara kim bu gazları veriyor (Kemal Tahir romanlarındaki “bunlar nasıl bir akıllar” gibi oldu) insan bunu merak ediyor. Şapşallara sorulacak soru da, size hizmet için var olan bir devletin bir kuruluşunun tabelasındaki iki harfin olması ya da olmamasının aldığınız gerçek hizmete katkısı ya da eksikliği nedir sorusu olabilir.

Bu devlet uzunca bir süre hizmet etme anlamında bir “tabela” devlet olmaktan öteye gidemedi. Şimdi zamanın ruhunun zorlamasıyla tabeladan icraata geçilirken tabelaya takılıp kalan bir grup insan şapşal değil de nedir?

Ha bu eylemler neden oluyor, nasıl oluyor, çok da dert etmiyorum. Aslında iyiye işaret böyle şeylerin olması…

Eğer usul olarak doğru ya da yanlış… Şu siyasi terör ve darbecilik davaları sürüyor olmasaydı…

Gelişimin karşısında durmak adına…

bizim hamburger milliyetçilerinin isimleri başına TC yazmalarına gerek kalmazdı.

Bu iş çok daha radikal bir biçimde halledilirdi.

Geçenlerde Turgut Özal’ın ölümünün yıldönümüydü..

Bilmem anlatabiliyor muyum?

Birkaç şapşalın isimlerinin başına TC yazması incelik ve anlam düzeyi olarak berbat olabilir.

Ama bu yine de milyonlarca şapşalın devlet eliyle işlenen cinayetleri aptal aptal izlemesinden daha iyidir…

Kağıttan Kaplanlar

İşte buna gülünür!

20 gazete birleşmiş ve “gazetelerin içeriği sadece gazetelerindir” diye bir bildiri yayınlamışlar.

Kağıt gazetelerin içeriklerinin internet gazetelerinde kaynak gösterilerek dahi paylaşılmamasını istiyorlarmış. Bu korsanlıkmış, falan filan…

“İnternet fikir platformu” nun bu arkadaşlara verdiği cevap kağıttan kaplanları daha da gülünç duruma sokuyor:

Haberlerinizin neredeyse tamamını bizlerin de abonesi olduğu ajanslardan alıyorsunuz. Geri kalan kısmın hatırı sayılır bölümünü sosyal medyadan, magazin haberlerini Dailymail.co.uk tarzı sitelerden alıyorsunuz ve bizleri korsan haber kullanmakla itham ediyorsunuz, sizce burada bir çelişki yok mu?
Dailymail.co.uk sitesine veya Twitter, Ekşi Sözlük gibi sitelerdeki yazarlara telif ödüyor musunuz? Türkiye’de internet gazeteciliğini yıllardır komik video ve soft porn galerilerle temsil ederken Youtube’daki içerik sahiplerine, komik bebeklere, şaşkın kedilere, Hollywood ünlülerine, Playboy güzellerine, Pit Stop kızlarına telif ödemeyi hiç düşündünüz mü? NTV’nin haberlerini, foto-galerilerini yıllardır internet sitelerinizde “başlığa takla attırıp” kullanırken bırakın telif ödemeyi, hiç izin istediniz mi?
Nerdeyse hepinizin sahibi olduğu sitelerde yer alan oyun sayfalarındaki hiçbir oyun için oyun sahibi firmalara telif ödediniz mi?
Aklınızca toplumsal yaraya parmak basmak için yayınladığınız bıçaklanmış kadın görüntülerinde merhumenin ailesinden, çocuklarından izin istediniz mi?
AK Parti kongresinde 6 ulusal gazete’nin akredite edilmemesini çağdaş Türkiye imajına uygun görmezken siz kendi yaptığınız haberleri kamudan saklamaya mı çalışıyorsunuz?
Dünya “kağıt israfına son” çığlıklarıyla yankılanırken hala bu çabanız ne diye?
Hepinizin evindeki faturalarda kağıt israfına son verin, e-fatura’yı tercih edin, ağaçlar kesilmesin uyarıları yer alırken, devlet e-devlet haline gelmişken bu kağıt israfı çabanız nedir? Tüm dünya çevreyi sebep olduğunuz felaketten kurtarmaya çalışırken bunu sürdürmek istemeniz gazetecilik etiğiyle bağdaşıyor mu?
Nesil hızla değişiyor, teknoloji hayatımıza yön veriyor. Siz yıllardır kendi sitelerinizi, kendinize tehdit olarak frenlediğiniz için Türkiye’de internet medyası bu kadar gelişti. Ve sizin frenlediğiniz internet siteleriniz marka bilinirliği sayesinde reklam pastasından en büyük dilimi kapabilmek adına Türkiye’de internet haberciliğini tık yarışına sokarak en büyük darbeyi vurdu. Dailymail’den aldığınız tek haberi resim ve videolarına bölerek 30 sayfada verdiğiniz için halkımız haber okumaktan soğudu. Sizin bir günde çalışarak ertesi güne yetiştirdiğiniz bir haberi vatandaş Twitter’da 140 karaktere sığdırdığı için panik yapmış olabilirsiniz, haklısınız da ama bu panik atağınızın sonucunda ver yansın etmek yerine aranızda bazılarınızı yaptığı gibi profesyonel bir yol haritası oluşturmalısınız. Yoksa bu bildiri tarihin tozlu raflarında son çırpınışınız olarak kalacaktır.
Hepsiburada.com kapatılsın!
Bildiride en dikkat çeken gazeteler açıkçası Doğan Grubu gazeteleriydi. Zira yeni medya düzeni konusunda patronundan çalışanına kadar en koordine hazırlanan ekibin bu bildiride imzalarının olmasını bir ironi olarak görüyoruz.
İlgili gazetelere ve gazetelerin tongasına düşerek internet sitelerine verdiği haberleri kısıtlayan ajanslara şunu öneririz; Teknosa, Bimeks, Vatan Bilgisayar gibi bir çok marka çok ciddi emekler harcayarak, mağaza giderleri, binlerce tezgahtar, ithalat giderleri vs ile uğraşırken Hepsiburada.com gibi internet sitelerinin satış yapması yasaklansın. Getirilen ürünler sadece mağazası olan firmaların internet sitelerinde satılsın, tedarikçiler diğer sitelere tüm ürünleri vermesin.
Yukarıdaki paragraftaki anlatım ve mantık bozukluğu aşağıdaki şıklardan hangisidir şeklinde bir test sorusu olsa, muhtemeldir ki herkes “E-) Hepsi” şıkkını işaretleyecektir. Kağıttan gazeteler; sizlerin bildirisi de bizlere bu denli saçma geliyor.
Sonuç olarak bir sonraki bildiriyi Twitter’dan, Ekşi Sözlük’ten, Dailymail’den, Youtube’daki kedilerden beklemek yerine yeni dünya düzeninde hak ettiğiniz yeri alabilmeniz adına bizleri takip etmenizi dileriz. İnternet medyası ile ilgili sıkıntılarınız veya tavsiye ihtiyaçlarınız varsa bildiri yayınlayarak kendinizi bu duruma düşeceğinize buyurun sizi derneğimizde ağırlayalım, mümkün mertebe adaptasyon sürecinizde yardımcı olalım. Adreslerimiz künyelerimizde bulunduğu gibi ihtiyaç durumlarında köşe yazarlarınıza da sorabilirsiniz, zira adreslerimizi en iyi onlar biliyor…

Vordonisi

İnternet medyası özellikle günün önemli bir kısmını bilgisayar başında geçiren ofis çalışanları için oldukça öncelikli bir haber kaynağı.  Basılı yayın organlarında hala, belli ki biraz zorlamayla korunan ciddiyet ve editöryellik sanal ortamda pek o kadar önemsenmiyor.

İnsanlar, daha geç tanıştıkları ve kendilerini basit sebeplerle daha özgür hissettikleri için, internet camiasında daha bir senli-benli olma durumu var.  Geçenlerde dikkatimi çekti,  bir bankanın internet sitesi bile gerek verdiği promosyonları sunuş şekli, gerek ilanlarında kullandığı dille oldukça laubali, yüzeysel bir üslup kullanıyor.

Özellikle beyaz Türk dediğim kesimi anlamak için sıkça bir araç olarak kullandığım milliyet.com.tr bu konuda trendlerin başını çeken organ diyebilirim.  Yorucu bir erotizm, hatta giriş düzeyi pornografiye kayan zengin bir içerikle donatılmış, bol, hatta aşırı düzeyde resimli, az yazılı bir site onlarınki. Amaçları “tıklanmak” olduğu için haber sunuşlarındaki, manşetlerindeki belirsizlik bazen insana kendisini aptal gibi hisettiriyor. Öyle ki, site ne zaman girerseniz girin “şok”, “flaş”, “müthiş iddia” gibi sözcüklerden geçilmiyor.  Haber detaylarına ulaşmak istediğinizde karşınıza çıkan şeyler ise genellikle başlığın hararetiyle alakasız, doğruluğu onaylanmamış bilgiler oluyor.

Geçenlerde bir ufo haberi vardı. “Bu resmin doğruluğu onaylandı” gibi bir spotla veriliyordu. Haberin resim galerisinin devamında ise geçmişteki tartışmalı ufo görüntüleri yer alıyordu. Hele bunlardan biri, youtube’da basit bir aramanın sonucunda karşınıza çıkacak ve eğer biraz ingilizce biliyorsanız altına yorum yazan konunun bilenleri tarafından bilgisayarda oluşturulduğu basitçe ispatlanmış dandik bir video görüntüsünün karelerinden oluşuyordu.  Ha, unutmadan yazayım, doğruluğu onaylanmış ufo resminin kadraja sağ kenardan girmiş bir sokak lambasının şapkası olduğunu ertesi gün başka bir internet sitesinde gördüm, resmin kuşku götürmez bir biçimde tamamını da yayınlamışlardı 🙂

İnternet sitecileri insanları heyecanlandırmayı seviyorlar. Buna mainstream bir eğlence kültürü diyebiliriz. Bu aşamada gülüp geçmek gerek sanırım.  Yoksa kimsenin kimsenin cehaletine yasak getirmeye hakkı elbette yok.  İsteyen milliyet.com.tr’den haber okur, isteyen zaytung’ dan. Ama dizi karakterlerini gerçek sanan bir toplumun önüne üstelik politik konularda da bu üslupla çıkarsanız ortaya 2o. yüzyıl faşizminin özelliklerini taşıyan ulusalcı milliyetçi bir beyaz Türk ucubesi çıkarmış oluyorsunuz! Ki bu zaman zaman hep değindiğim bir mesele…

Bugün gördüğüm, beni bu yazıyı yazmaya sevk eden şey ise biraz daha gazetecilik tekniğiyle ilgili. Gazeteci arkadaş eski haritalardan birinde Bostancı açıklarında bir ada olduğunu görünce harekete geçiyor ve Bizanslılar zamanında bir depremde denize gömülmüş olan Vordonisi adasının batığına uzman bir ekiple dalış yapıyor. Gazeteciye bu merakı ve çalışması için helal olsun diyorum. Ama habere ait bir tane bile fotoğraf yayınlamayan editörlere de orada ne işiniz var demek gerekiyor. Haberin yanındaki galeri bölümünde kaşarın birinin “çıplaklık beni özgür kıldı” beyanatını görüyorsunuz. Tıklarsanız baldır bacak göreceksiniz. Zaten habere ulaşmak için de önce memelerini ekranınızın camına kadar uzatmış silikon dudaklı bir fahişenin yanından geçmek zorundasınız!

Sanırım milliyet.com.tr’nin Türkiye’nin en çok tıklanan 3. sitesi (Facebook’u bu sıralamanın dışında tutarsanız 2 oluyor) olmasının hikmeti burada.