TED Ankara Koleji’ni bitirmiş.
Ardından ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği’ni bitirmiş.
Sonra Bilkent Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı yapmış.
Sonra Bilkent’ten ve Johns Hopkins’ten İktisat Yüksek lisans derecelerini almış.
Sonra Bilkent’ten Doktora derecesini almış. Sonra Doçent olmuş.
York’ta misafir öğretim üyesi olarak dersler vermiş. Uluslar arası kongrelerde tebliğler sunmuş.
2003 yılından beri Merkez Bankası’nda görev yapıyor. 2011’den beri bu kurumun başkanıdır.
Bu adamın adı Erdem Başçı. 1966 doğumlu.
Trol basında Başçı ile ilgili abuk subuk haberler epeydir çıkıyor. Bunların en maymunlarından biri, bir süredir, Başçı’nın kafasının topa atlamış bir kaleciye monte edildiği bir resmi kullanıyor. Erdem bak falan gibi bir hitap şekliyle de manşetler atıyorlar.
Bunu neden yapıyorlar peki?
Çünkü “reis”leri arada faiz hakkında atıp tutuyor ve bağımsız bir kurum olduğu cümle aleme ilan edilmiş bir kurumun, yukarıda özgeçmişi verilmiş başkanına muhtarlar toplantılarında falan akıl gönderip duruyor.
Bu durumda köpeklere de zincirlerini kıracakmışçasına saldırmak düşüyor tabi..
Mesele troller değil…
Cumhurbaşkanı yarın çıkıp Erdem Başçı’ya teşekkür ederim falan dese bunlar ne diyeceklerini şaşırırlar.. Sayın Başçı falan diye manşet atarlar..
İşte, her şeyin böyle tek bir adamın beğenisine kaldığı bir memlekette, zaten kültürel sebeplerle olmayan meritrokrasi, iyice yok oluyor..
İşin ehli olanın değil, reisi kızdıracak şey yapma olasılığı olmayacak olanın “hizmet” edebileceği son derece niteliksiz bir kamu işgücü işte tam böyle vücut buluyor. Arada milli irade, itibar falan deyip, sonra Passat mı çekeyim Audi’lerin yanına diye zırlayan küçük ülkenin “büyük” adamlarıyla doluyor kamu…
Bizler, iş hayatında, ustanın işine karışmamak diye bilinen, profesyonel alana saygı kuralını işletiriz. Ben gidip bir mekanikçinin yaptığı tasarıma laf etmem. Önerim varsa yaparım. İş mekanikçinindir. Bir kimyacının proses tasarımına ahkam kesmem. Sensör mü yerleştireceğim, ısıtıcı mı süreceğim, işin bana düşen kısmını yaparım.
Devleti yöneten yıllanmış politikacılar, hele ki “reis”lik kıvamına gelmiş olanlar, profesyonel bir iş hayatının nasıl yürüyeceğine dair doğal kurallardan izole olalı çok uzun yıllar olduğu için bu basit gerçeği bilemiyorlar sanırım.
Onları da geçelim..
Yukarıdaki gibi bir özgeçmişim olsa, burada iki buçuk trolün ağız kokusunu çekeceğime yazarım güzel bir basın açıklaması, basarım istifayı defolur giderim bu memleketten. Arkamdan rezil olacak işleri sonra gelip bana soracak olan gazetecilere de anlatacak güzel hikayelerim olur.
Hem eminim böylesi doğaya çok daha uygun bir hareket olur.
22 Mart İlavesi:
Rıza Sarraf ABD’de tutuklanmış ve 75 yıl hapsi istenmiş. Bizim Merkez Bankası Başkanı’na “Erdem Bak” diye manşet atan maymun tayfa her nasılsa bu olayı haberleştirme ihtiyacı hissetmiş (böyle diyorum çünkü yandaş basın olayı hiç görmemiş). Ama bu arkadaşlar, haberlerinde Rıza Sarraf’tan söz ederken kendilerinden beklenmeyecek kadar ölçülü ve kibar davranmışlar. Manşetin alt metni şöyle:
“Sanatçı Ebru Gündeş ile evli olan İranlı işadamı Reza Zarrab Amerika’da tutuklandı.”
Recep İvedik gibi yapayım: Vay vay vay vay….
Bu arada eleman aynı zamanda Türk vatandaşı, tanımlayıcı özelliği de “hayırsever iş adamı” diye biliyoruz. Önüne yatan bakanlar, parası peşin verilen memur ve orospular, çikolata kutuları, devletin polisi tarafından sürekli korunmalar falan konumuzla alakası olmayan şeyler elbette..