Aslında “Ön Onaylı Bireysel İhtiyaç Kredisi” olacak bu zımbırtının tam ismi…
Eğer bu isim üzerinde biraz düşünme ayrıcalığınız olursa, tanımlamada bir tuhaflık görmeniz mümkündür:
Ben kredinin borç olduğunu düşünüyorum. Borç da ihtiyaç durumunda İSTENİR bildiğim kadarıyla..
Bankalar ise, artık başlangıcını hatırlayamadığım kadar uzunca bir süredir bana borç vermeyi kendileri İSTİYORLAR..
Yukarıdaki görüntüyü internet bankacılığı sayfasından aldım. Artık iş öyle otomatik bir hal almış ki üretilen banner’a bir format stringi içinde bana lutfedilen borç parayı taşıyan değişkenin adı yazılıyor. Aklıma, döviz kurlarınınki gibi sayıları anlık değişen panolar geliyor.
Bankacılığın pek hümanist bir meslek olduğu düşünülmez. Ama insan ilişkileri ve bireysel yaklaşımlar konularında da kurumsal olarak çok çok sorunlu bir sektör olduklarını gözlemliyorum.
Ben bunlar kadar para kazanan ve finansal açıdan kolaylıklar içinde yüzen bir sektörün bir yöneticisi olsam en azından televizyona verdikleri o budalaca reklamlara biraz daha ayar çekerdim, kesin..
Konumuz bunların bol buldukları parayı kendilerine benzeyen reklamcılara yedirmeleri değil.. Mesele kredi vermek için bu kadar istekli olmaları, size borç para vermek için size neredeyse şehvetle yaklaşmaları.
Bana neredeyse her gün mesaj da atıyorlar. Bu mesele değil, telefonun sms inbox’ına pek bakmam zaten. Mailleri ise artık arada inbox’a kaçanlarını sildiğimde kendimi düzenli hissetmeme neden olan bir ev işine dönüşmüş durumda. Ama ayda bir-iki kez arıyorlar da. Bunlar sizi bir kez aramaya başladıklarında telefonu açmazsanız ya da çağrıyı reddederseniz bu arama oturumunu bir çeşit saplantıya dönüştürüyorlar ve tekrar arama sağanağı mesai saatleri dışına taşıyor. Bu oturumu bir sonrakine kadar sonlandırmanın tek yolu çağrıyı yanıtlayıp “iyi günleeğğğrrr” diye söze basmakalıp bir ses tonuyla başlayıp size o gün içinde sanki sizi beş kere daha aramamış gibi arsızca adınızı soran alık bir tiple konuşmak zorunda kalmaktır.
Yıllar önce bu insanlara “emekçiler” gözüyle bakar, onlarla yaptığım bire bir konuşmayı onların temsil ettikleri şirkete ve sisteme duyduğum tiksintiden ayrı tutmaya çalışırdım.
Ama insan yaşlandıkça akıllanıyor ve o safdil merhametin yerini akla zamasızca geliveren deneyimler alıyor.
Erişim gerçekleştiriyorum diyen oğlana “arıyorum desene arkadaşım, otobüsle mi geliyorsun, erişim gerçekleştirmek ne demek” demişliğim var.
Sistem sistem diyen geri zekalıya sistem dediği şeyin her şeyi ele geçirmiş bir yapay zeka mı olduğunu (ki sanırım Black Mirror’ı ağzımız açık seyrettiğimiz zamanlardaydı bu) sormuşluğum var.
Bekarlık zamanlarımda genç hanımların gönüllerini konunun dışına çıkıp alakasız esprilerle almışlığım da var ki bu kendileriyle konuşmak zorunda olan bir hanımı ezik egolarını ayağa kaldırma fırsatı olarak kullanan yurdum erkek bozuntularına bir tepki, hanımlara da küçük bir terapiydi (tabi bu bir milyon yıl kadar önceydi).
Beni en son, bayram öncesi arayan hanım kardeşimiz (böyle yazınca da gerçekten gizli bir saldırganlık hissediliyor ya) yine 50 küsur bin krediden söz etti. Ön onaylı olarak hazır ihtiyaç kredisi. Ben de ihtiyacım olmadığını, yani bu ürünün tanımına uymadığımı söyledim. Daha düşük bir meblağ önerelim dedi. Dedim bu para ile yapacak bir şeyim yok, borç parayı ne yapayım? Kız, yatırım amaçlı olarak kullanırsınız dedi. Burada olay ilginçleşti tabi. Sonuçta bir bankacıdan bedavaya yatırım tavsiyesi alıyorum (onlar arıyor). Dedim bu şekilde sizden kredi alan var mı? Kız elbette dedi.. Yani sizden BİK alıp sonra dolar alan adam var mı dedi (dolar şu sıralar yüzümüzü yere baktırıyor, malum). Eveeeet dedi.. Önce uzun bir kahkaha attım. İnanılmaz olan kız da güldü. Sanırım söylediklerini inanmadan konuşuyor, o kadar da salak değil diye düşündüm. Biri kredi çektikten sonra asıl yatırımı yapan banka, üzerine yatırım yapılan da krediyi alan vatandaş oluyor diye biliyorum dedim. Kız sustu. Dolara yatırım yapmak kredi geri ödemesinden sonra bile karlı olsa banka bana para vermez o parayı kendisi dolara yatırmaz mıydı dedim. İnanmayacaksınız kız yine evet dedi.
Sonra, bu konuşmaya daha çok zaman ayıramayacağımı söyleyip, iyi bayramlar diledim. Kız da mersis numaralarını okudu ve iletişim tercihlerinizi değiştirebilirsiniz dedi. Bu konu üstüne daha önce kavga etmiş olduğum için sadece biliyorum dedim ve kapattım.
Tabi ne zaman bankamatiğe kartımı soksam ya da internet bankacılığına girsem #FK LIMIT# kadar bir kredim ön onaylı olarak beni bekliyor. Ben de bunu bilmenin huzuruyla, ekonomimizin gücünün farkına varıyor ve biraz para çekip pazara gidiyor ya da kredi kartı borcumu ödüyorum.
Bu arada, FK neyin kısaltması onu da düşünmüyor değilim…