Gezi olaylarının 3. yıldönümünde düşündüğümüz şeylerin çoğu sokak hareketlerinin kendisine ait değil. Artık o hareketlerin hedefi olan kişi ile ilgili şeyler düşünüyoruz Gezi olaylarını yorumlarken. O yüzden ben de “Gezi” mevzusu hakkındaki yorumlarımı güncelleyeyim dedim.
Benim bu meseleyle ilgili bir önceki yazım yine bir yıldönümünde yazılmış ve olayın kendisi üzerine düşüncelerimi içeriyor.
Michael Moore’un Oscar almak için sahneye çıktığında, Bush hakkında yaptığı konuşmayı izledim az önce. Vakit Irak’ın işgali vakitleridir üstelik… Amerika tek yumruk olmuş terörle savaşmaktadır.
O sözlerin küçük bir kısmını bizde biri çıkıp söylese, gönüllü yandaşlar tarafından linç edilir. Bizde fikir savunmaktan anlaşılan bu.
Böyle bir memlekette Gezi gibi bir şeyin olması, gurur duyulacak bir şeydir.
Elektronik hobi sitelerine bakıyorum arada. Uzaktan kumandalı uçakçılar, robotçular falan için ıvır zıvır satıyorlar. Hobi elektroniğiyle uğraşan insanlar olması hep hoşuma gitmiştir. Daha çok kişi uğraşsın isterim. Bir doktor muayenesinde, konuştuğum doktorun kablosuz transceiver’larla ilgili konuşmasını isterim. Hem hobi olarak elektronik muhteşem bir şeydir. Ne kadar çok şey yapabileceğinizi görmek başınızı döndürür.
Ama ben bu işi profesyonel olarak yapıyorum. Bu işten para kazanıyorum. Yaptığımız cihazlar, yazdığımız kodlar ciddi işler yapıyorlar. Benim bir malzeme seçiminde, bir devre tasarımında ya da bir kod geliştirmesinde olaya yaklaşımım her zaman bir hobicininki gibi olamaz bu yüzden.. Aradaki en bariz fark ise tek kelimeyle güvenilirliktir. Mühendislik ile hobicilik arasındaki fark güvenilirlik kriterinden bakınca çok acımasız olur. Optimizasyon konusuna girmiyorum bile..
Ayrıntılara girmeyelim… Ortaya bir şey çıkarırken profesyonel olmanın daha “güvenilir” olduğu su götürmez. Bu işi ne kadar seviyor olursa olsun, bir amatörün yaptığı elektrikli aracın siz içindeyken yanmaya başlaması, sevgi heves ve sinerjiyle geri çevrilebilecek bir süreç değildir. Diğer yandan, karşınıza sürekli maliyetler, doğru malzeme seçimi, süreç yönetimi vb. sıkıcı konularla çıkan bir profesyonelin yaptığı doğru tasarlanmış bir sürücü yıllarca güvenle işinizi görmeye devam edebilir.
Kendimden örnekler vererek anlatmaya çalıştığım üzere, amatörlük de iyi olsa da profesyonellik bir başka iyidir.
Ama bu yazının konusu olan Gezi olaylarında, bunun tersini görürüz. Direniş, isyan, gösteri gibi şeylerin, bu işin profesyoneli olmuş tipler yapınca davulcu yellenmesi gibi kalmasına karşılık, amatörler işin içine girince unutulmaz bir derse dönüştüğünü görürüz…
Her sene bir Mayıs’ta çeşit çeşit solcunun bağırıp çağırması hava durumu kadar gündem oluşturmazken Gezi’yi bu yüzden yıllardır konuşuyoruz.
Ve muhtemelen yine aynı sebeple, Erdoğan ve trolleri de Gezi’nin adından bile bu kadar korkuyorlar.
Tayyip Erdoğan Ensar Vakfı’nın bir toplantısında “yaptıklarınız birilerini rahatsız ediyorsa bilin ki doğru yoldasınız” demiş. Ben özet yazdım, aslında konuşması bundan daha kışkırtıcı ifadeler içeriyor… Devletin tepesinde, herkesi temsil etmesi beklenen adam bu kadar ötekileştirici konuşuyorsa, biz de sıradan bir vatandaş olarak aynı yöntemi kullanabiliriz sanırım:
Trollerin şu gezi muhabbetini aradan 3 sene geçmiş olmasına rağmen hâlâ takıntılı bir nefretle anıyor olmasından anlıyoruz ki, gerçekten doğru şeyler yapılmış o zaman…
Şu günlerde Paris’te grevler ve bunlarla bağlantılı çeşitli sokak olayları cereyan ediyor. Yandaş ve trol tayfanın bu olaylara yaklaşımı, yılışık “endişeliyiz” ağızları, Gezi olaylarıyla ilgilenen yabancı basının ne kadar doğru bir iş yapmış olduğunu, penguencilerin de tarihe utançla geçeceklerini tescillemiş oluyor..