Bugün whatsapp gruplarımdan birine (*) 7 yazarken telefonun sonraki kelime olarak önerdiği şeyin Carlsberg olduğunu gördüm.
Şimdi, niye 7 yazdığımı da hatırlamaya çalıştım. Bu yazıda yer alması gereken bir ayrıntı bu.
Hatırladım.
Sevan Nişanyan’ın cezaevinden firar etmesi üzerine yazıyorduk. Bu adamdan 7 tane daha olsa memleket süper bir yer olurdu gibi bir şey yazmaya çalışıyordum.
Telefon o ara 7 sayısının yanına Carlsberg’i yakıştırınca..
Ben de tesadüf bu ya, henüz boyun kısmına kadar içilmiş, terli bir Carlsberg şişesini kanepenin kolçağına yeni bırakmış durumda olunca..
Cebimizde akıllı telefon diye şeytanımızı taşıdığımızı düşünmeden edemedim.
Wifi üzerinden kendini güncellemeye çalışan bir şeytan bana televizyondaki 15 Temmuz konulu kamu spotundan bile komik geldi.
Ama gerçek bu.
Hayat bir kez yaşanıyor ve onun git gide aptallaşan bir şeye evrildiğini görmek kesinlikle not etmem gereken bir şey.
Bir ara telefonun sonraki önerileri arasından rastgele şeyler seçerek birbirimize yazılar yolluyorduk. Bu insanlar kafalarını telefonlarına gömmüşler ne yapıyorlar diye düşünüyorsanız yanıtlardan biri budur. Karım hamileyken, hastanede onu beklediğim zamanlarda Whatsapp grubunda oynadığım oyunlardan biriydi bu.
Bu konu hakkında daha önce yazdım mı emin değilim. Ben dışarıda telefonla oynamayı seven biri değilim. Çünkü ekrana bakmaktan çabuk sıkılıyorum. Zaten yazları işe bisikletle gittiğim için telefon genelde çantamda oluyor. Gemi yolculuğu yaptığım zamanlarda da genelde bilgisayarımı açıyorum. Gece yatmadan önce okuduğum kitap sabah aklımdan çıkmamışsa onu çantama atar, o gün gemide mutlaka devam ederim. Şanslıyım ki böyle kitaplara denk geliyorum sık sık.
7 Carlsberg evrenden gelen bir mesaj mı yoksa “akıllı” telefonum sadece benim daha önce yaptığım bir muhabbeti mi hatırlıyor düşünmek istemiyorum. Buraya epeydir sadece politik şeyler yazdığımın farkındayım. Ama geçen gün sokakta tartıştığım birine dediğim gibi aslında politika denen şeylerin hiçbiri de politika değil.
Bugün hep gittiğim Tekel Bayiine toptancı mal getirmişti. Bu adamlar çok özel insanlar değillerse peşin parayla çalışmak zorundalar, biliyorsunuz. Bu bana hep komik gelmiştir. Bizimki gibi iş piyasası olan bir ülkede birilerinin birilerine nakit çalışacağız demesi gerçekten ilginç. Ama bu da başka bir hikaye (bunu ne sık söylüyorum farkındayım ama bir gün gerçekten yazmaya başlayacağım ve o zaman bu diğer hikayelerin hepsine gireceğim). O sırada işletmenin sahibi abla gidişattan dert yanarak bana faturayı gösterdi. Ödedikleri KDV’yi görünce istemsizce padişahım çok yaşa dedim. Toptancı, devlet büyüklerimiz hakkında burada yazarsam başıma iş alacağım şeyler söyledi. Ben de burada yazarsam eminim güleceğiniz ama yazmasam daha iyi olacak şeyler söyledim. Bu arada kutu Tuborg’larını poşetin üstünden izleyerek para üstü olarak aldığı banknotları katlayan yaşlı adam “böyle konuşursunuz ama oy zamanı yine gider ona oy verirsiniz” dedi. Ben de, burada 4 kişi olduğumuza göre en az ikimiz yalan söylüyor diye iğrenç bir espri daha yaptım. Sonra da toparlamak için “bir gün bu film biterken yine biralarımızı içerek seyrederiz umarım” dedim. Toptancı onaylayan bir el işareti yaptı. Ben de dükkandan çıktım. Elimdeki mor poşette Carlsberg’ler vardı ama sadece 4 taneydiler.
Bundan sonra 7 sayısı 50cl’lik bira şişeleriyle beraber anılacaklarsa bu kendi yaptığım biralar için olabilir. Bisikletlerimize atlayıp, boş şişeleri geri götürüp geceyi noktalamamıza yetecek son biralarımızı alabildiğimiz günleri akıllı telefonum değil ben hatırlıyorum. Şimdi aynı şey için büfeye arabayla gitmem gerekir. Hele Efes’in şişe kapaklarının altından tam ya da yarım bedava bira çıkan günlerini şimdi hayal meyal hatırlıyorum.
Eğer beni cennetin varlığına ikna etmek istiyorsanız, bira kapaklarının altından bedava biraların çıktığı o günleri bana vadetmelisiniz. O sessiz Yalova bahçelerinin içinde, binbir yaz gecesi kokusu içinde yaptığımız o dertsiz muhabbetleri bana vadetmelisiniz. Ama bunu hayal dahi edemediğinizi görüyorum ve artık cevap vermeye bile tenezzül etmiyorum diye bana laf söylemeyin.
(*)
Whatsapp grupLARım demek benim için nasıl bir eşik aşımı, bilemezsiniz. Ne tuhaf günlerde yaşıyoruz..