Olaya gel arkadaş: Bizimkiler Avrupa kapılarına dayandı. “Başkanlığa Evet” toplantılarında bağırıp çağırmak istiyorlar.. Oradaki Türk azınlığın hatırı sayılır bir kısmı da bu bağırıp çağırmayı canlı dinlemek istiyor muhtemelen.. Ama nedense ırkçı, faşist, Nazi kalıntısı Batılı yöneticiler bizimkilere kıllık yapıyor.
Almanya ortalama zekaya sahip herkesin görebileceği şekilde rengini belli etti ama durumu da idare etti arkadaş, ne derseniz deyin.. Çünkü milyonlarca Türk vatandaşına ev sahipliği yapan bir ülkedir ve derdi bu belaya bulaşmamaktır, atar yapmak değil. Yöneticilerin kişisel hırsları için ülke çıkarlarını tehlikeye atmak Ortadoğu’ya has bir gelenektir, Avrupa’ya ait değil.. Çünkü ancak Ortadoğu’da din ile motive edilmiş kalabalıklar bulabilirsiniz, yöneticisinin çıkarı için kendi çıkarının hiçe sayılmasını alkışlayan aptal kalabalıkları…
Hollanda daha “idealist” çıktı. Adamlar önce bizim Dışişleri Bakanı’nın uçağına iniş izni vermediler, ardından Almanya’daki bir başka bakanımızın kendi topraklarına karayoluyla gelişine engel olmaya çalıştılar.
Bakanlarımıza bir başka ülkenin böyle davranması şık değil, gururumuzu okşamıyor en azından.. Bunu kabul ediyorum.. Sebep ne olursa olsun Türk Devleti’nin bir yöneticisi böyle adi suçlu muamelesi görmemeli. İtin hatırı yoksa sahibinin hatırı vardır. Evet de, bizimkiler o hatırı epeydir fazlasıyla kullanıyorlar ve sanırım artık sınırına geliyoruz.
Bir de şu açıdan bakın. Avrupa ülkeleriyle bu hırlaşma burada oturan zavallı bir vatandaş olarak sizin çıkarınız için mi yapılıyor? Almanya’dan kara yolu ile Hollanda’ya geçme mücadelesi veren aile bakanımız sizin yaşamınıza ne tür bir olumlu katkı sağlamak için bu işe kalkışmış olabilir? Biz bir üstteki paragrafta yazdığım gibi, Türk Devleti’ni temsil edenlere her ne olursa olsun saygı beklemeye devam edeceğiz elbette, bunun istisnası yoktur da, bu hassasiyet iki taraflı olsa; o temsiliyeti taşıyanlar da biraz devlet insanlığı ciddiyetine sahip olsalar, asil bir milleti temsil ettiklerini belli etseler daha doğru olmaz mı?
Çok mu karışık yazıyorum arkadaş? Şu anda bırak kabineyi, mecliste olan herhangi bir iktidar politikacısı, Reis’in gözüne girmek, dikkatini çekmek ya da sırf gazabına uğramamak için inansa da inanmasa da belli bir şekilde davranmak, paralı askerlik yapmak zorunda mı yoksa değil mi? Ne cevap verirsiniz buna? Bu kadar çok kişinin aynı şeyi söyleyebilmesi, bizim memleket için kuşku uyandıran bir durum değil mi? Yoksa hepimiz buna inanacak kadar aptal mıyız?
Sayın bakan, ilgi alanına giren her konuda bu memleketteki tüm sorunları çözmüştür de sıra Hollanda’daki Türk kökenlilere her ne pahasına olursa olsun (devlet itibarı) hitap etmeye mi gelmiştir?
Demokratik bir hak olduğundan söz ediliyor.. Bu memlekette tam şu anda, kendileri gibi düşünmeyen insanlara, özellikle de kamu algısını etkileme kapasitesi olanlara neleri reva gördükleri ortadayken “demokratik bir hak” tan söz edebilmek, sanki o hak ellerinden alınıyor gibi mağduru oynamak bizi asıl dünyaya rezil eden şeydir.
Burada, kelimenin tam anlamıyla ne söylersen söyle, ama öyle böyle değil, her ne söylersen söyle, heyoooo diye alkışlayan ve bunlara inanan insanlara muamele etmek kadar basit değil demek ki Batı ile uğraşmak.. İşte size muhalif olan pek çok insan tam da bu yüzden sizinle Batı arasındaki bir çatışmada sizden yana olmuyor aslan parçaları..
Hem bir de şu demokratik hakkın şöyle bir tuhaf yanı da var: Arkadaş, konuşuyorsunuz da ne anlatıyorsunuz? Tahammül ediyor, Reisinden tut da TV’ye çıkarılan dalkavuğuna kadar bir sürüsünün konuşmasını, oyu ortada bir seçmen olarak dinliyorum. Neden evet demem gerektiğine dair elle tutulur tek bir cümle duymuş değilim. Duysam gelip buraya yazarım, bundan emin olabilirsiniz. Sayın Bakan ta Hollanda’lara kadar gidip saçma sapan şeyler söyleyip, Türkiye hakkında hiçbir bilgisi olmayan insanların bile geçersizliğini görebileceği şeyler anlatıp bizi daha çok rezil etmekten başka ne yapmış olacak?
Tüm bu tiyatroların, yeni bir mağduriyet yaratmak ve iyice alıklaştırılmış kitlenin batı düşmanlığı cephesinde toplanmasını sağlamaya çalışmaktan başka bir amacı yok. Kuru sıkı yapılan atarlar nasıl olsa bir küsur ay sonra unutulacak.. Heyooo yapan kitlenin içinden hiç kimse de çıkıp zaten “ama reis geçen ay böyle demişti hani ne oldu o tavırlar” demeyecek. Yani bu tutarsızlıklar, bu kısa vadeli çakallıklar siyasi bir risk de içermiyor.. O zaman dansa devam işte…
Biraz kaba bir tabir olacak ama dünya bizim yeni yönetim şeklimizin neye benzediğini, kısaca ne mal olduğumuzu artık anlamış gözüküyor. Peki ne yaparlar? Hiçbir şey.. Bu ülkenin demokratik, çağdaş bir ülke olması Batılıların umurunda değildir elbette. Çıkarları ile doğruları arasında gider gelirler. Biz de yönetimimiz tarafından rehin alınmış vatandaşlar olarak bu rezilliği utana utana izleriz. Aramızdan önemli oranda bir kalabalık da Osmanlı hayalleriyle Batı ile rekabet edildiğini düşünüyor ki bu daha moral bozucu bir şey esasında. Sayıları her şeye rağmen git gide azalsa da bu tiyatro bu arkadaşlar için oynanıyor. Gururla izleyip bol bol boş atar yapabilirler…