Lüks araçlar

Yaşı benden küçük olan arkadaşlarıma arada lafı açıldıkça bunu tekrarlarım: Trafikte lüks araçlardan olabildiğince uzak durun.

Lüks araç kullanıcılarının önemli bir kısmı kurallara daha az uyan, kendisini kurallara uymak zorunda hissetmeyen, sizin can ve mal güvenliğinizi önemsemeyen, hatta önemsemiyor gibi gözükmenin kendi mevcudiyetlerinin bir gereği olduğuna inanıyormuş gibi davranan tiplerdir. Elbette ki önermelerim geneli kapsamaz. Zaten toplum hakkında konuşurken bunu belirtmeme gerek bile olmadığını bilecek insanlarla konuşuyorum.

Şehrin göbeğinde, en olmayacak yerde sürat yaparken katliam yapıveren tiplere bakın. Emniyet şeridinden giderken arıza yapmış araca ya da kar kürüme ekiplerine çarpıp ölümlere neden olan tiplere bakın. Benzer bir profil göreceksiniz.

Trafikte sürücü, yaya ya da yolcu olarak zaman geçirirken, başka yerde pek bulamayacağınız (eğer bir gişe görevlisi falan değilseniz) bir data hızına sahip oluyorsunuz. Ben bu yüzden trafikle ilgili şeylerden çok söz ederim. Çünkü hayatımın başka anlarında bu kadar çok ve hiçbir seçim kriterine göre filtrelenmemiş insanla etkileşime geçme olanağım yok.

Bunun benzerini Yalova-İstanbul arasında çalışan feribotlarda da yaşamıştım. O zamanlardan beri gözlemleyegeldiğim bir şeydir bu zengin ve yırtıcı insanlar profili.

Eğer o tür adamların gittikleri türde cafelere takılmıyorsanız, onların gitme olasılıkları olan türde otellerde konaklamıyorsanız, hasbel kader bir yerli komedi filmini izlemek için sinemaya gittiğinizde bunlardan birine denk gelmiyorsanız bu tür tiplerle karşılaşma olasılığınızın en yüksek olduğu yer trafiktir.

Yurt dışında yaşasam, ilk cevabını arayacağım şeylerden biri de budur: Orada da zenginler bizdekiler gibi ben kuralların ve her şeyin üstündeyim tavırlarına sahip midirler acaba? En azından kamusal alanlarda? Orada da lüks araçlar trafiğin en maganda sürücülerini mi taşıyorlardır?

Görebildiğim kadarıyla elde ettiğim bir gözlemim var: Yollar, kaldırımlar berbatlaştıkça, trafikte kuralların yerini kim kime dum duma kanunları aldıkça, park edecek yer bulunmaz hale geldikçe bu türde lüks araçlar pıtırak gibi artıyor. Yani dağılımda keskin ve dar tepeler oluyor.

Yollarda bir nizam intizam oldukça, trafik kuralları işler oldukça da genel olarak arabaların ve sürücülerin kalitesi artıyor. Dağılım fonksiyonu üniformlaşıyor.

Bunun sebebi, o yüzlerce bin liralık arabanın parasını kazanma şeklinde yatıyor aslında. Türkiye’de belli bir gelir düzeyinin üstündeki insanların o parayı nasıl kazandıkları bazen çok mide bulandırıcı bir hikaye olabilir. Bu hikaye özünde toplumsal kuralların işe yaramazlığı sayesinde kazanılmış bir zenginliği anlatır. Geneli, hatta çoğunluğu bile yansıtmaz bu betimleme. Ama “görünürlüğü” yüksek bir kitleyi işaret eder. Burada Metin Münir’in bir sözüne ekleme yapmam gerek: “Para hep konuşur”. Ve kolay kazanılmış para daha da çok konuşur, hiç susmaz, bağırır, size hakaret eder, üzerinize üzerinize gelir, köpek gibi havlar durur… Çünkü bu sayede kazanılmıştır o para: Hak edilmemiş bir şey için kirli bir mücadele verilerek. O mücadele her yerde bilinçsizce devam eder. Bu dünyanın bir dinginlik hali yoktur…

Orta halli, normal insanlar için bu ucuz zenginliğin göze sokulan hali de trafikte her şeyin sahibi gibi dolaşan lüks araçlardır işte.

Yerli dizilerde şu kirli sakallı, takım elbiseli, asık suratlı, ne iş yaptığı belli olmayan, intermediate Türkçe konuşan sipsi tipler var ya…

Birilerinin “ütopyasından” canlandırılmış bu tipler gerçek hayatta en azından trafikte aramızda dolaşmaktadırlar…

Uzak durmamızı öneririm..

Düşüncelerinizi yazın...

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.