Digiturk adının bende hep kötü çağrışımları olacak. Sebeplerini anlattım. Elbette, bu ülkede kendi halinde bir tüketiciye bu duyguları yaşatan tek şirket onlar değiller. Sonuçta sattıkları şey TV yayını olduğu için zaten çok fazla da konuşmaya gerek yok üzerlerinde.
Bence, abonelikten çıkmak isteyen bir müşterilerine gösterdikleri ciddiyetsiz, hatta saldırganca yaklaşım, hükumetle sorunlar yaşayan bir medya grubunu kelimenin tam anlamıyla “yalakalık” olsun diye platformlarından çıkarmalarından daha temel, daha tanımlayıcı bir meseleydi, o yüzden şu yayından kaldırma mevzusuna öyle yaklaştım..
Digiturk’ten sonra, kablolu televizyon yayınlarından da kaldırdılar o kanalları. İşin, beğenmediğini sansürlemekten başka bir mantıklı açıklaması yok elbette. Benim abonelik sonlandırma maceram önemsiz gözüküyor bu yapılanların yanında.
Ama dün bir resim gördüm. Cumhurbaşkanı Genelkurmay Başkanı ile görüşüyor ve masada Digiturk kumandası var.
Size bir şey söyleyeyim mi, bu çok çok çok şey anlatan bir fotoğraf. Cemaati savunacak biri değilim, hem yöntemleri hem de değerleri benim için çok tuhaf, yabancı ve geçersiz şeyler… Ama Cumhurbaşkanı beni, bu ülkenin bir vatandaşı olarak ilgilendiriyor. Herkesin tartıştığı, pek çok kişinin eleştirdiği, yasakçıklık olarak algıladığı bir olayı yapan kuruluşa böyle açıkça, hatta işin doğrusu çocukça bir jestle destek vermek bence o makama yakışmıyor.
Bu mesele sadece bir “yakışık” almama durumu ile de sınırlı değil. Bu, bizim devletin tepesindeki adamın kendisi hakkında da çok fazla bilgi veriyor.
İki önceki Cumhurbaşkanı A.N. Sezer’in, zamanında bürokratçasını sergilediği o politik yontulmamışlığın avam versiyonunu sergiliyor Erdoğan. Sezer’in Ramazan’da ısrarla su içmesi ile Erdoğan’ın Digiturk kumandası…
Her ikisi de ne kadar budalaca jestler, ne kadar küçük hesaplar.. Ürkütücü derecede sığ bir dünya görüşünü yansıtan saçmalıklar…
Bu ülkede diktatörlük olduğu söyleniyor, ne diyorsunuz diye soran Finli gazeteciye “diktatör olsam bu soruyu soramazdın” diye cevap veriyor. Yandaş basında bu “tokat gibi cevap” tabi… Bu kadarı yeterli onlar için tabi..
Ha bu arada, iki gündür bunu soran gazetecinin peşindeler. En son adamın PKK’lılarla poz verdiğini keşfetmenin mutluluğunu yaşıyorlardı.
Bizimki böyle gönüllü bir diktatörlük işte arkadaşlar.. Efeyi efe yapan yardakçılarıymış ya…
Peki siz en son ne zaman Tayyip Erdoğan’ı yandaş olmayan birilerinin karşısında, ikili bir konuşmaya girmiş biçimde gördünüz? Ne zaman kendi fikrinden olduğu şüpheli birilerini dinlerken, onlara bir şey anlatırken gördünüz?
Gözlemci bir Türkiye vatandaşı olarak yazıyorum: Bir çok olayda, yetkinliği ve zekası tartışılır danışmanlarının önüne koyduğu şeyleri “bu ne lan” diye tepki gösteremeden, politik bir zekayla işleyemeden, olduğu gibi, pat diye kamuoyuna söyleyen ve sonra kaçınılmaz olarak rezil olan, ama bu rezaletten bahsedenleri ötekileştirip bunu anlayacak kapasitesi olmayanların sesi olmakla övünen biri Erdoğan.
Memleketin başkentinde 99 kişinin öldüğü bir terör saldırısı olmuş. Memleketin güneyinde ve doğusunda işler gerçekten çok kötüye gidiyor. Sen memleketin Genelkurmay Başkanı ile bir masaya oturmuş toplantı yapıyorsun. Masada Digiturk kumandası var. 5-6 tane kanalın kraldan çok kralcılık yapıp yayınını çat diye durduran (ki biri çocuk kanalıymış) bir platforma “açıkça” desteğini gösteriyorsun.
Bu kanallar umurumda bile değil. Ama kafasında bunlar olan, böyle mesajlar verme peşinde olan bir Cumhurbaşkanı bu ülkeyi ne kadar iyi yönetebilir, kuşkuluyum. Yönetir yönetir diyen, kuşku duymayan arkadaşlara haritaya bakmalarını öneririm. Bu düzeyde mücadeleler peşinde olan biri bu Ortadoğu kuyusunda bizi nereye taşıyabilir, izliyorsunuz bir süredir zaten…