Sünnetçi dükkanının vitrinine saat koymuş..
Niye saat koydun ki, ne alakası var demişler.
Ya ne koysaydım demiş..
Biz politikadan konuşurken aslında kendimizi kandırıyoruz arkadaşlar..
Biz vitrindeki saati konuşuyoruz.
Sünnetçi dükkanında saatin ne işi var diyoruz. Haklı mıyız, elbette haklıyız.
Ama bu pratik bir karşılığı olmayan bir haklılık!
Çok doğru şeyler söylemek, insanları ikna etmek neyi değiştirecek?
Sonuçta vitrindeki saati konuşuyoruz..
Sünnetçi ne koyacaktı o saatin yerine oraya?

Başka türlüsü mümkün olmayacak bir şeyi tartışıyoruz biz. Bu yüzden en saf, en budala olanlar bizleriz oğlum, anlayın…

Türkiye’de politika ülkeyi yönetmek için yapılmıyor.. Statü sahibi olmak, güce yakın olmak, güçten faydalanmak için yapılıyor..

Şu politikacılara, bunların çevresinde toplaşmış adamlara şöyle bir alıcı gözüyle bakın.. Eğer desteklediğiniz bir politik görüş varsa, siz şimdi hiç gurur falan yapmayın, sizinkilere daha da yakından bakın… Göreceğiniz şey basitçe, zengin olma, itibar kazanma derdine düşmüş kişiliksiz adamlar olacaktır.

Siyaseti profesyonel bir kariyer olarak arzulayan kesime yakından bakmayı sürdürürsek önemli olanın halkın temsilcisi olmak değil, onları siyaset klanına kabul edecek parti içi şahsiyetlere yaranmak olduğunu görebiliriz sanırım. Bu adamlar ve kadınlar şu sıralar boylarından büyük gözüken tartışmalara girip gerekli yerlere mesajlarını göndermekle meşguller. Ancak, neden siyasete girmeye bu kadar hevesli olduklarına dair tatmin edici bir yanıt vermiyorlar. Gündelik tartışmalar üzerinden politika yapmak o kadar kolay bir iş ki, ben şu yüzden şu partiden politikaya giriyorum gibisinden ikna edici bir performans sergilemeye gerek bile görmüyor pek çoğu. Bizim memleketin osuruktan tayyare tartışmalarına kafadan dalıp gerçek sorulara cevaplar vermeden bir an önce o statüye kavuşmak derdindeler.

Gerçek cevapları nerede bulacağınızı size ben söyleyeyim: Rutin trafik uygulaması yapan polise, ben milletvekili oğluyum, haritada kendine yer beğen ulan diye bağıran bir trafik magandası güzel bir cevap olabilir. Bu esnada itilip kakılan polis memurunun ezikliği süper bir cevaptır. Basit bir mukayese düşünün: Alkollü milletvekilizadenin hoyratça itip kaktığı, yakasına yapıştığı o polis bir gün sizin karşınıza çıkarsa size de aynı müsamahayı gösterecek midir? Sakın denemeyin. Kahraman polis haklılığınıza falan bakmaz, size merhametsizce devletin kudretini gösterir.
Bir şeyler yaparak, mücadele ederek hayatta var olduğunu bile belli edemeyecek kifayetsiz tiplerin bu gücün peşine düşmesi mantıksız mı?

Bunun, daha çok cevapları var. Siktirik bir belediyenin uyduruk bir makamına yerleştirilmiş, konuşmayı beceremeyen bir hayvan evladının altında lüks makam aracıyla terör estirerek ortalıkta dolaşması bir cevaptır. Meclise bir kere girmiş adamların otomatikman emekli olması güzel bir cevaptır. Milletvekillerinin trafik kurallarından ve cezalarından muaf tutulmaları harika bir cevaptır.

Etrafınıza bakın. Politikacıların etrafında toplaşmış, giyim kuşamı, bindiği arabası ve hareketleriyle hemen sırıtan, dünyayı ben yarattım havalarında ortalıkta gezinen bir canlı türü göreceksiniz. Siz onların kim olduklarını biliyor musunuz?

Bizim politika tartışıp durmamız son tahlilde bu hayvan heriflerin dünyasını yüceltiyor. En azından bizim seviyemizdeki insanları bu seviyedekilere indiriyor. Dünyanın en kötü yönetilen futbol kulüplerinin, kendilerine sapıkça bir aşkla bağlı taraftarlar sayesinde hala ayakta kalabilmesine benziyor bizim ülkede “politika”. Bizden daha aptal olan, zaten bu yüzden politika ile güce erişmeye çalışan adamların jargonundan kurtulmalıyız artık. Sünnetçiden de onun vitrinindeki saatten de sıkıldım. Bir gün birileri elbet o vitrine layık olduğu şeyi koymayı becerir. O zaman ben de bir şeyler söylerim. Ama şimdi, bunların hepsi saçmalık…