Eve gelmiş, televizyonu açmış, karşısına geçmiş dumbell’larımla kafama göre hareketler yapıyordum.
O kamu spotu başlayınca shoulder press’e ara verip izledim. Ülkemizin toplam topraklarının sadece yüzde 11’inin sulanabilir “mutlak” tarım arazisi olduğu söyleniyor. Tarım arazilerinin ekim dikim dışında kullanılmasının güvenilir gıdaya erişimi zorlaştıracağı anlatılıyor.
Bunun bir başka versiyonunda tarım arazilerinin üzerine konut, hatta sanayi tesisi yapılmamasını isteyecek kadar ileri gidiliyor.
Bizim köyün bahçelerinin önemli bir kısmı birinci sınıf bir tarımsal bölge olan Hersek Ovası’nın batı tarafında kalıyor. Çocukluğum o ovada, bahçelerde çalışarak geçti. Kışın, bu sulak ovada avcılık yapılırdı. Köyün hayvanları merada yayılırdı. Bizim orada ne eksen olurdu. Buranın kendine has bir habitatı olduğunu, iklimin, toprak kalitesinin ve yer altı sularının kolay erişilebilirliğinin burayı ne kadar değerli kıldığını şu anda sade bir vatandaş olarak çok net görebiliyorum.
Buradan otoyol geçiren, buranın sahiline tersane yapan, burayı sanayi imarına açan benim gibi akşam televizyon başında ağırlık çalışan sade vatandaşlar olduğu için sanırım, devlet büyüklerimiz bir kamu spotu hazırlamışlar ve bizden böyle yerlere fabrika kurmamamızı istiyorlar.
Bu memlekette bir sanayi tesisi kurmak için alınması gereken ÇED raporunun ne kepazeliklerle ayarlandığının, yapı ruhsatlarının ve imar planlarının ne maymunluklarla çıkarıldığının, tarım politikalarının nasıl bir mantıkla hazırlandığının sorumluluğu benim gibi sade vatandaşların omuzlarında olduğu için shoulder press’i falan bırakıp ellerimi başımın arasına aldım ve ben ne yapıyorum yarabbi dedim.