Gone Girl

Üstüne fazla düşmezseniz yaratılmaya çalışılan “sizi ikilemde bırakma” dümenine kanarmış gibi yapabileceğiniz tipte ilginçlik iddiasında olan 2014 yapımı film.

Bu film IMDB ve Rotten Tomatoes’da pek sık rastlanmayacak cinsten bir bug olarak değerlendirilebilir. Keza birinden 8.4 diğerinden %88 not almış.

Hakkında fikir sahibi olduğum filmler için izlenebilirlik sınırım 7.0 / %69 iken hakkında hiç fikrim olmayanlar için bu sınır 8.0 / %77.

Gone Girl ikinci kategoriye giriyor ve böylelikle benim imbd/rotten tomatoes derecelendirme kriterime göre “izlenecek” bir film olarak işaretlenmişti.

Filmi izledikten sonra bunun hatalı bir karar verme süreci olduğuna kanaat getirdim. Bu film 8 üzeri bir not hak etmiyor. Bu yüzden onu bir bug olarak değerlendiriyorum.

Film kasabada yaşayan bir adamın karısının kaybolması üzerine. Üzerinde yazı yazılmaya değer tek konu kişilerin özel hayatlarının kadın programlarına konu edilmesinin iğrençliğine yapılan yerinde göndermeler. Karakterlerin medya ve şöhretli program yapımcıları karşısındaki çaresizliği, karaktersizliği ise ayrıca not edilecek bir konu.  Kadının biri programında benim hakkımda her gün sürekli ileri geri konuşacak, ensest ilişkim olduğunu bile iddia edecek, sonra çat kapı evime gelip evimden program yapacak. Ben yine karşısında el pençe duracağım. O kadar da değil artık..

Meşruiyetini medya ve şov dünyasına borçlu bir ülkenin vatandaşları için kapılarının önünde canlı yayın araçlarıyla yaşamak ihtimalinin geçerliliği bir diyet olabilir. Bizim için pek bir anlamı yok. O gazeteciler günde 3 posta dayak yerler ve bu pek de haksız bir hareket olmazdı burada..

Bir de şöyle bir şey var: Amerikan yapımı pek çok filmde avukatlar filmin en güçlü karakterleri oluyor. Bir çok filmde denk gelmişimdir. Ya en zengin, kariyeri en başarılı tip bir avukat oluyor, ya da avukat filmdeki en referans tipleme oluyor. Amerika’da durum gerçekten böyle mi bilmiyorum. Paran varsa ve o konuda şöhreti olan bir avukatı tutabiliyorsan davayı kazanma olasılığın çok mu artıyor, bilemiyorum. Ama bizimki gibi birey hukukunun çok bir anlam taşımadığı ülkelerde avukatlık kurumu da böyle bir güce sahip olamıyor. Avukatın duruşma sırasında savcı ile aynı yükseklikte durmasının bile flaş haber olduğu bir ülkeden bakınca bu filmler ayrı bir tuhaf gözüküyor…

Lan kimdi bu hatun diye kafa yorup sonra bir kaç sene evvel seyrettiğim “Pride and Prejudice” (filmi hırs yapıp 3 gecede bitirmiştim) isimli roman uyarlaması bir filmde izlediğimi hatırladığım ama şimdi ismini hatırlamadığım güzel bir İngiliz hatun baş rolde oynuyor.  Bu filmdeki oyunculuğu hakkında karışık fikirlerim var, sözü uzatmamak adına burada yer vermeyeceğim.

Uzun bir film. Tahmin edilebilirliği, iddiasının aksine maalesef yüksek. Elemanların verdikleri yüksek notlar hatırına izlenebilir yine de..

Düşüncelerinizi yazın...

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.