İlginç bir adam. Okurlarının bir köşe yazısını neden ve nasıl okuyacağını çok iyi tahlil etmiş. Bu yüzden, bir kesimin hislerine çok iyi tercüman olabildi. Yaklaşımı ya da gündem seçimi ayrı bir mesele elbette. Bir köşe yazarı için yazdıklarının içeriğinden, hakikate mesafesinden çok okuruyla girdiği ilişki önemli bence.
Şimdi bir süredir yazdığı Hürriyet’ten ayrılmış. Kovulmuş da diyenler var. İşi basın özgürlüğü ve iktidara ters yazarların seslerinin kesilmesi olarak yorumlayanlar oluyor elbette. Ama bence bunun gerçekle uzaktan yakından ilişkisi yok. Bu adamlar iktidara yalakalık yapan gazeteci bozuntularının bir başka versiyonu. Özünde, haftada birkaç kez yazı yazıp insanlara hiçbir bilgi vermeden, içeriği bırakın, okuması göze lezzet veren bir Türkçe’ye bile sahip olmadan meşhur olmanın kurnazca bir yolunu bulmuşlar: Kendine bir pozisyon seçip o pozisyonun taraftarlarına gaz vermek. Kendine ilkeler, bilgi, kültür ve orijinal bir üslup değil de pozisyon üzerinden bir rol biçiyorsan, kavgada yumruk sayılmayacağını da bileceksin. Devir kendilerine küfür etmekle meşhur olduğun insanların devriyse, imkanların kısıtlandığında işi bir doğruları söylediği için sesi kesilen kahraman saçmalığına sardırmadan oyunun kuralı bu deyip yoluna bakabileceksin.
Yarın devir değişip gece gündüz iktidara methiyeler dizen basit adamlar çöp sepetine gittiklerinde nasıl umurumda bile olmayacaksa, şimdi bu Yılmaz Özdil denen adamın ana akım medyadan uzaklaştırılmasının basın özgürlüğüyle falan alakası olmadığını da aynı gönül rahatlığıyla yazabiliyorum.
Keşke Cem Uzan mücadelesini kaybetmeseydi de Yılmaz Özdil onun adamı olarak kalsaydı. Daha enteresan bir ortam olacağından eminim. Ama şimdi baskıcı iktidarın sesini kestiği sivri dilli muhalif yazar şeysi pek o kadar ilginç değil.. Yılmaz Özdil yazılarının ilginç olmaması gibi.. Niye yazdım ulan ben bu yazıyı!!