Yüksek lisans ve doktorasını Avusturya’da yapmış bir arkadaşım bir keresinde bana Türkçe’nin felsefe yapmak için yeterince zengin bir dil olmadığını söylemişti. Hatta Arapça Farsça ve Fransızca olmasa halimiz nice olur diye sormuştu ki gerçekten zor bir soruydu.
Pek milliyetçi biri sayılmam ama buna biraz itiraz etmiştim. Ne de olsa her gün kullandığımız dil. Kaldı ki biz kendi dilimizi layıkıyla kullanmayı becerebiliyor muyuz ki onu fakirlikle suçluyoruz diyerek de kızmıştım (ki bu düşüncem benim için hala geçerlidir).
Ama bazen öyle yabancı kelimelerle karşılaşıyoruz ki insan “ulan bu niye bizde yok ki” diye hayıflanıyor. Nüans, aplikasyon, inovasyon gibi siktirboktan yabancı kelimeleri gündelik dilde kullanan bebelerin yaptığı gibi konuşma aralarına bu kelimeleri serpiştiresim geliyor.
Bunlardan bir kaç tanesini hemen örnek gösterebilirim.
Schlimazel
Sürekli şanssızlıklar yaşayan ve kazaya meyilli insanları tanımlamada kullanılan İbranice bir söz.
Tartle
İskoçlar bunu tanıştığı kişinin adını hatırlayamayacağını düşünerek endişelenmek gibi bir hissi anlatmakta kullanıyorlar. Ben bu duyguyu çok yaşayan biri olarak bu sözcüğü dağarcığıma eklemeliyim diye düşünmüştüm ilk duyduğumda..
Zeitgeist
Bu çok meşhur kelime zamanın ruhu demek. Yani çağın genel anlayışı anlamlarında kullanılıyor.
Kaelling
Bu Danca kelime, çirkin, sefil bir kadının çocuklarına edepsiz laflarla bağırması anlamına geliyor.
Tsundoku
Bu kelime Japonca ve “kitap satın almak ama onları okumamak” anlamına geliyor.
Karoshi
Bu kelime Japonca’da aşırı çalışmaktan ölmek anlamına geliyormuş. Japon çalışanların %20’sinin bu riski taşıdığı belirtiliyor. Böyle anlamı olan, telaffuzu kolay Japonca bir kelime olması ve bunun hayretler içinde Türkçe bir blog’da yazılması falan işte hep hayatın gerçekleri.
Bizde %20 tembellikten ölme tehlikesi geçiriyordur ama o kadar tembeliz ki buna bir isim bile vermemişiz.
Serendipity
Bir şeyi tesadüfen bulma ya da keşfetme anlamlarında kullanılan İngilizce bir kelime.. Ünlü bir İngiliz politikacının oğlu olan bir yazarın bir Pers hikayesinde anlattığı Serendip (muhtemelen Sri Lanka) diye bir yerin tesadüfen bulunması mevzusundan kaynaklanmış bir kelimedir.
Bundan sonrasını Ben Schott ‘un New German Words from Human Condition kitabından bir iki örnekle genişletebiliriz. Bu kitabı almalıyım:
Schadenfreude
Başkasının talihsizliğinden alınan zevk. Hangimiz yapmadık, hangimiz düşmedik kara sevdaya 🙂 Türkçe karşılığı olarak oh olsun öneriyorum!
Dornhöschenschlaf
İstenmeyen bir cinsel yakınlaşmadan kaçınmak için uyuyor numarası yapmak (vaoow!)
Baggerspion
İnşaat nedeniyle kapatılmış bir yere bakma isteği (aman Allahım! Bu kelimenin 3-4 harflik bir Türkçe karşılığı olmasını beklerdim gerçekten)
Götzengeschwätz
İnanmadığın bir tanrıya dua etmek. Bunu düşündüğünüzden daha çok insan yapıyor..
Schmutzmortsuche
Sözlükte kaba saba sözcüklerin anlamlarına bakmak 🙂 Çocukken yapmışsınızdır.
Tageslichtspielschock
Sinemadan gün ışığına çıkınca duyulan ürkme/irkilme hissi..
Groaking
Yemek yiyen birini, sana da vermesi umuduyla izlemek.. (Bkz. Hababam Sınıfı, ilgili sahne..)
Solarfri
Güneşli bir günde, çalışanların güneşin tadını çıkarabilmesi için aniden verilen tatil. Nerede mi? İzlanda’da..
Öte yandan, nokta atışı anlamlara sahip olması bir yana estetik açıdan Almanca’ya yöneltilen eleştiriler de yok değil..
Mesela:
Bu arada, bu yazıyı yazdığım tarayıcının yazım denetiminin bazen doğru yazılmış Türkçe kelimeleri işaretlemesi de bana gayet milliyetçi bir gurur veriyor. Serpiştiresim gelmek sözünden sen ne anlarsın be derbeder Chrome! Her söylediğimizi anlayabileceğini mi sanıyorsun!