İnsanlar duruşlarına körü körüne saplandıklarında ortaya komik çelişkiler çıkıyor.
Savundukları şeyin mantığını düşünmek yerine sürekli söylemin kendisini tekrarlayarak savundukları şeyi eleştiriye “dirençli” hale getiriyorlar.
Bunu ideolojilerin o ilkel çağında devletler sık sık uygulamış.
O düşünme şeklinden başkasını bilmeyenler hala uygulamaya devam ediyorlar bunu..
Şu #direngezi ‘cileri düşününce geliyor aklıma bunlar..
Bir aydan fazla zamandır, ortadaki en geçerli argüman çoluk çocuğun polis gazıyla zehirleniyor olmasıydı.
Ama anlaşılan gazın büyüğünü Taksim Dayanışması denen “örgüt” vermiş bizim direnişçilere…
Ta en başında Gezi Parkında AVM değil yol çalışması yapılacağını biliyorlarmış. Sosyal medyada yayılan haberlere bilerek müdahale etmemişler hatta muhtemeldir ki bunların yayılmasına sebep olmuşlar. Sözcüleri Tayfun Kahraman “AVM yapılacak diye ağaç kesiliyor demeseydik eylem olmazdı” demiş.
Yani amaç eylem yapmakmış…
Ve bu körü körüne duruş, belediye parkı açtığında bile onu kapattırmak pahasına gidip “direnmek” noktasına götürüyor bu arkadaşları.
Mısır’da bir darbe oluyor ve darbecilere tam 12 milyar dolar yardım yapan Suudi kralıyla aynı safta yer alabiliyor bizim yeni nesil özgürlük savaşçıları…
Şiddeti bilinçli olarak tırmandırmışlar. Devletin bu konuda yapısal “zaafları” olduğunu bilmişler ve bunu kullanmışlar.. Bizim devletin böyle durumlarda asla akıllıca hareket edemeyecek oluşundan yararlanmışlar.
Ölesiye nefret ettiklerinden hiç ama hiçbir farkları yok.
Haber kanalları onların dayak yiyişlerini göstermedi diye isyan etmişlerdi ama şimdi Alper Görmüş yukarıda bahsettiğim şeyi sorguladı diye ona ağıza alınmayacak küfürler ediyorlar.
Ortada ilkesel bir duruş yok yani anlayacağınız…
Yani… Polisin elindeki imkanlar onların elinde olsaymış o gaz kapsüllerini bize, yani onların savundukları şeylere kuşkuyla yaklaşanlara düşünmeden atarlarmış.
Ellerinde TOMA olsaymış onlara destek vermeyen esnafa sıkarlarmış…
Muhtemelen başbakana küfür eder, ağaçlardan bahseder, özgürlük diye bağırmaya da devam ederlerdi bunları yaparken…
Çağımızın en büyük nimeti, otoriterlerin baş belası “Özgür” ve “bağımsız” sosyal medya da, Vietnam’dan kahramanlık destanı çıkaran bir Holywood misali çalışırdı…
Anlayacağınız…
Gazın büyüğünü bu eylemleri başlatanlar ve sürmesi için çabalayanlar vermiş.Sosyal medya denen yere bakınca öyle anlaşılıyor ki bu gazın etkisi limonla falan da geçmiyor.