Şu “dava” adamlarına da hasta oluyorum. Hep söyleyecek sözü olan, hep bir şeylerin bir şekilde olması için mücadele veren, “duruşunu” önemseyen insanlar…
Onlardan biri olduğumu sanmayın sakın. Heyvah ki heyvah! Hep ciddi konulardan söz ediyorum diye beni de onlardan biri sanıyorsunuz belki! Alakası yok! Burada bazen gaza gelip atıp tutuyor olsam da ben fikirlerine saplanmış biri değilim. Hatta gündelik muhabbetlerde fikirleri dalga geçmek için kullanmakta sakınca görmüyorum.
Fikirler değişir.. Dünya değişir.. Koşullar değişir… Sen de değişirsin…
30 küsur yıllık hayatımda henüz uğrunda ölünecek bir fikre veya inanca rastlamadım…
Bundan sonra rastlarsam da görmezden gelmekten çekinmem sanırım..
Ne bağıra bağıra inanıyorum demenin şüpheyi ortadan kaldırdığı var, ne kulaktan dolma saçmalıkların peşine düşmenin insana kattığı bir şey..
Zaten böyle yazmak falan da hikayedir. Bir insan sizinle konuşurken onun gözlerinde rahatlığını, kendinden eminliğini göremiyorsanız anlattığı şeyleri ciddiye almanıza da gerek yoktur. İyi bir müşteri halini malın kendisinden dinler, satıcısından değil.
Hayatın amacı mutlu olmaktır. Onda başka anlam arayanlar kendi gerçeklerinden kaçanlardır. İnsanın birinci amacı kendini mutlu etmektir. Bunu başaramamış birinin dünya hakkında atıp tutması kolpanın kolpasıdır.
O yüzden hasta oluyorum bu dava adamlarına, fikir insanlarına. Ve lafı uzatmadan, Zaytung’dan konumuzla yakından alakalı bir son dakika haberiyle bitiriyorum:
“Hayat, aldığın nefeslerin toplamı değil,nefesini kesen anların toplamıdır” sözünü öğrenen Oktay F. (16), kendini masturbasyona adadı…
yaz kızım35 takma adlı arkadaşa bu güzel espriden dolayı teşekkürler