Kasırga ortalığı yıkıp geçmiş, evlere, ağaçlara bahçelere zarar vermiş.
Komik bir üniforma ve bu komikliği tamamlayan bir kasket giymiş bir adam, maiyetiyle beraber afralı tafralı bir biçimde dolaşarak hasarı inceliyor.
“Sıradan” insanlar ise, ancak yaklaşmalarına izin verilen yere kadar gelmişler, O’nun elini sıkmak için çaba sarfediyorlar.
Adamlar sanki kendileri için, insanlar için çok büyük bir iş başarmış gibiler.
Oysa ortalık gelip geçmiş bir fırtına yüzünden harabeye dönmüş ve en az 50 ölü var.
Ama önemli olan O’nun halkın arasında arz-ı endam ediyor oluşu. Bu bir kutlama oluyor bu durumda…
Burası Küba ve O, abisinin kardeşi Castro..
Adamın iktidarı, zorbalığı, silahlı gücü, dayandığı ideoloji, halka dayatılan eğitim, ekonomik durum hepsi bir etkendir de…
Bence böyle adamların bu çağda hâla var olabilmelerinin, iktidarlarının babalarından oğullarına, kardeşlerine geçmesinin toplumsal bir temeli olmalı. Bu, bir şekilde onların kültürlerinde karşılığı olan bir şey olmalı. Yoksa, insanoğlu bu kadar aptal bir yaratık değildir. Normal bir insan, kendisine hizmet etmek görevinde olan kişiye niye tapmaya başlasın, ona niye kutsal anlamlar yüklesin ki? İnsanlar doğaları gereği çoksesliliği severler. Karşımızda konuşan insanın fikrine katılmamak için gerekçelerimiz katılmak için olanlardan her zaman daha fazladır. Bu da doğaldır, çünkü bizler “zeki” varlıklarızdır. Öyleyse, bir vakitler politik birkaç iş çevirmiş adamlara bu saygı, onlara karşı bu koşulsuz kabullenme nasıl bir temelden beslenmektedir? İnsanı o kuşkucu, uzlaşmaz ve zeki halinden uzaklaştırıp onu bir koyun sürüsünün melemeyi bile beceremeyen bir ferdi haline getiren dinamik nedir? Bunları, kafam sakinken belki ayrıntılı düşünür ve kendimce cevaplarını yazarım. Ama inanın şu an bilmiyorum neden…
Bu arada, Raul’un komik jestlerine ve halkın utandırıcı hareketlerine gülmeye başlamadan önce bugün, otoyolda arabasını durdurup başında armut gibi dikilen insanları da bir göz önüne getirin derim… Banka reklamını andıran bu tuhaf sahne, Yıldıray Oğur’un dediği gibi 1984’ün bir canlandırması gibi. Ya da, bunları sorgulamayın…Bizzat tanık olduğum Kuzey Kore’nin Kim’inin cenazesiyle dalga geçen arkadaşların yaptığı gibi, o başka bu başka deyin geçin.. Hayat onu anlamayınca güzeldir…