Sevan Nişanyan’ı izlerken kavgasını kişiselleştirmiş bir adam gördüm dün akşam. Bu durumda Muhammed ya da İsa’ya bakışı bizi ilgilendirmeyen bir şey oldu. Karısının suratına bok fırlattığını bilmiyordum. Verdiği tepkiden bundan utandığını anladık, ben böyle bir şey yapmış olsam ve bunu bana TV’de sormuş olsalar biraz ironi yapmadan bırakmazdım bu muhabbeti. Milyonlarca insanın tanrısına peygamberine yorum yapabiliyorsan kendi aşırılığına da yapabilmelisin. Bu onu samimi yapar ve benim gibilerin gözünde inandırıcılığını artırırdı.
Tuhaf olan, bu komik çerçeveli gözlükleri olan cesur adam, fikirlerinin pek çoğuna katılıyor olsam da kendimden çok uzak gördüğüm biri gibiydi. Bu durumda korkarım ki, yolcu olarak bindiği kamyonun lastiği patlayınca “abi n’oldu” diye soran arkadaşıma kamyoncunun verdiği cevabı hak ediyor Nişanyan.
Bir kere hakikat aşığı olmak denen şeyi anlamıyorum. Hakikate fazla kapılırsan seni sevmeyen bir aile, aldatan bir kız arkadaş, vasat bir kariyer ve yalandan ibaret bir hayata doğru yürür gidersin. Mutlu olmazsın, iyi olmazsın. Amaç insanlarla dalga geçmekse, buna saygı duyarım. İnsanlarla dalga geçmenin bir sürü yolu vardır ve hepsinin zevki başka başkadır. Ama eğer ünlü biriysen en azından bunun zarif yöntemlerini bulmalısın. Biz de seni örnek alırız o zaman. Yüksek sesle konuşmanın anafikri de budur zaten.. Değil mi ama…