Geçen günlerden birinde, bizim dereağızı dediğimiz yerde, bahçelerin arasında bisikletle gezerken gözüme hemen yolun kenarında bitmiş küçük bir ceviz fidanı ilişti. Körfez köprüsü yapılmaya başlanınca kesinlikle bir sürü iş makinesinin çalışacağı, etrafın kazılacağı ve her tarafın beton olacağı bir yerde çıkmıştı. Onu oradan almayı kafama koydum.
Bayram tatilinin son günü aklıma küçük fidan geldi. Gideyim şunu oradan alayım dedim. Büyük bir fidan saksısı ayarladım. İçi bitkisel gübre ile doluydu. Kürek, bir çepin, bolca su ve fidanı taşımak için bir de plastik kova buldum. Tam bunları arabaya atmakla meşgulken amcamla karşılaştım. Nereye gittiğimi sorunca ona planımı anlattım. Bu sırada büyükbabam geldi.
Bana o cevizin cins olmayacağını, çok meyve vermeyeceğini söylediler. Nereye ekeceksin dediler. Söylediğim yerleri beğenmediler. Yaprakları dökülür pislik olur, gölgede kalır büyümez dediler. Bu mevsimde fidan sökülmez dediler. O saksıda büyümez dediler, o kovayla gelmez dediler, dediler dediler.
Niyetim, birkaç ay sonra harabeye dönecek bir yerden bir ceviz fidanı kurtarmaktı ama başımı sallayarak onları dinleyince eyvah dedim, meğer ben ne yapacakmışım! Meğer nasıl kötü bir işe kalkışmışım!
Böyle çok insan var. Onlardan akıl alınca, ki bu akılları vermek hiç de sofistike bir bakış gerektirmiyor, başlayacağınız işten vazgeçmeniz çok mümkün. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüp en mantıklı, en ilerisi açık ve en garanti durumda harekete geçmek bizimkilerin genetik bir bozukluğu sanırım. Bu yüzden de hayatta pek bir şey başardıkları vaki değil. Bu, birileri kivi ekerken elma ya da şeftaliyle oyalanıp yıllar sonra kivinin çok daha rantabl bir bitki olduğu ortaya çıkınca kiviye dönmeye benziyor.
Makine parça imalatı ve mekanik mütteahitlik işleriyle uğraşan sevdiğim bir abim var. O da bu profile uyuyor. Ona bir projeden bahsettiğinizde, kısa bir konuşma sonrasında korkuya kapılıp projenizi çöpe atmanız işten bile değil!
Böyle düşünen insanların gözünde, başarılı işler, her şeyi düşünüp, tüm hesapları yapıp sonuca ulaşmış kişiler tarafından yapılıyor. Oysa, gerçek bunun tam tersidir, teknoloji hep el yordamıyla ilerlemiştir. İnsanlar şimdi bakınca çok aptalca gelen hatalar ve beyhude denemelerle daha iyiyi yapmışlardır. İlk seferde bir Mercedes yapmaya çalışan biri asla araba yapamaz. Ama bir kere başladı mı kötüden daha iyiye doğru gitmemesi için hiçbir engel yoktur. Yoksa mükemmel zamanı, mükemmel koşulları bekler durursun.
Ben bu hatayı kendi hobi çalışmalarımda da yaptım. En mükemmelini yapayım derken bir bakıyorsun çizimler hep bilgisayarda duruyor. Ama bir şeye odaklanıp tamam şimdilik bu kadarı deyip onu çalışmayacak olması pahasına hayata geçirdin mi, ekrandan masaya aldın mı, gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Kısa sürede bir bakıyorsun oynamaya başlıyorsun o gözünü korkutan sorunlarla…
Üretken olmamamızın sebeplerinden biri de bu olmalı. Biz “shame oriented” bir toplumuz. Çevremizdekilerin bizi eleştirmesinden utanmaktan adım atamıyoruz. Başarısız olmaktan çok korkuyoruz. Oysa hata yapmaktan hiç korkmadan, çekinmeden denemek denemek ve denemek gerekiyor. Yeni şeylerden korkmamak gerekiyor. Deneyince başarılı olacağının garantisi yok. Zaten hayat da bu, bunu öğrenmek gerek! Sorunun cevabı küsuratlı çıkıyor diye yanlış yaptığını düşünen 1. sınıf mühendislik öğrencisi gibi bakmamak lazım hayata.
Denersen yapacağının garantisi yok ama denemezsen olmayacağı garanti! Ondan sonra denemiş ve bir şekilde başarmışların sırrını düşünüp duruyorsun. Bir türlü de bulamıyorsun!