Hafif…

Bir market sahibine, kendisine yakın bir çöp konteyneri doluyor diye para cezası kesiliyor. Adam da, pek çoğumuzun yapacağı gibi zabıtaya ceza makbuzunu iade ediyor ve gidin bunu çöpleri toplamayan belediye başkanına verin diyor.
Sonra belediye başkanı maiyetiyle beraber markete geliyor ve adamı tokatlıyor. Bunu güvenlik kamerası kaydından izliyoruz.

Bir diğer olayda, bir büfeci kendisinden alışveriş yapan polislerle tartışıyor. Sonra arkadaşı olan milletvekilinin oğlundan yardım istiyor. Milletvekilizade, yanında maiyetiyle karakola gidiyor ve burada polislerle tartışıyor, hatta karakolun bahçesinde komiser yardımcısına saldırıyor. Sonra gidiyor, yanına savcı alıp geri geliyor. Tüm memurlar birer zanlı gibi ellerinde numaralar olan kağıtlar tutarak sıraya diziliyorlar ve milletvekilizade kendisine mukavemet edenleri teşhis ediyor. Komiser yadımcısı açığa alınıyor.

Bu sırada yapılmakta olan tartışma ise, anayasada “Herkes Türktür” ifadesinin yerine “vatandaşlık bir haktır” ifadesinin geliyor olması.

Şimdi Ramazan zamanı ve sık sık Sünni-Türk insanlarla çevrelenmiş iftar sofralarında iftar vaktini bekliyor oluyorum. Bu sırada genellikle televizyon da açık oluyor. Bizim toplumun omurgasını oluşturan Sünni-Türk damarın kendisine dokunmayan adaletsizlikler ve düzensizlikler karşısında ne kadar umursamaz ve hatta kör olduğunu her gün gözlerimle görüyorum. Bizim açmazımız sanırım bu. Yapılan pek çok şeyi Türk kanının temizliği hürmetine görmezden gelmek ve temel insani değerler açısından sadece DOĞRU ve YANLIŞ diyerek arkasında ya da karşısında durmamız gereken olaylar ve durumlar karşısında ahlak ve vicdanımızı yüce bir yaratıcının kulluğuna güvenerek iptal edebilmek bizim affedilmez kusurlarımız.

Şimdi bizimkilerden biriyle konuşsak size Türk’ün tarihte hep adaletle hareket etmiş olduğunu anlatır. Ya da dinimizde kul hakkının çok önemli olduğunu ve güçlünün güçsüzü ezmesine müsaade edilmediğini hayretler içinde kalarak dinlersiniz. Muhafazakar insanlar, her bir tekil olayda, yaşanan kötülüğün bunun muhafızlığını yapmakta oldukları inançlardan bir sapma olduğunu söylerler. Oysa yeterince geniş bir ölçekten bakarsanız bunun bu sistemin ta kendisi olduğunu göreceksiniz. Bizim iftar sofrasındaki Sünni-Türk bireyler her biri devleti kutsal gören, güce tapan insanlardır. Tanrı ile ilişki de bu bağlamda bir suç-ceza ilişkisidir. Cevaplar aramayan çünkü soru sormayan bir itaat kültürüdür bizimki. Adaletsizlikler, güçlülerle yapılan ittifaklarla meşru olan küçük hak alanlardır. Ve vicdan tanrı ile yapılmış pazarlıklar sonucu iptal edilebilen, onun kutsal kuralları karşılığında onun uygulayıcılarına teslim edilebilen gereksiz bir şeye dönüşmüştür.

Sonuç aklıyla ya da vicdanıyla hareket etmek yerine güçlü olanla uzlaşmaya alışmış kaypak, ilkesiz, kendisi gibi olmayanı aşağı gören ve onun uğradığı haksızlıkları asla dert etmeyen muhafazakar bir toplumdur!

Kanımızı ya da ödül ve ceza dağıtan tanrımızı kafamıza bu kadar takmayıp sadece herhangi bir insan olarak dünyamıza bakacak cesarette ve donanımda olmamamız… Hafif insanlar olmamıza neden oluyor. Başarılı bir toplum olmamızı, kurallar ve işleyen bir sistem sahibi olmamızı engelliyor. Bu topraklara kök salacak bir kültürümüz bir medeniyetimiz olmasını engelliyor. O yüzden ya Arapça konuşuyoruz ya İngilizce ama sorsanız Türk milliyetçisiyiz. Hafif, alelade, dikkate değmez, güçlüsünün zayıfını ezdiği ilkel insanlarız biz. Tanrının bizi başka yerlerin günahkarları kadar bile ciddiye alacağını sanmıyorum. Bu tantana bence boşuna… Hafifiz biz…

Düşüncelerinizi yazın...

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.