Aslında bu blog tam olarak beni anlatmıyor. Beni daha iyi anlatması için ne yapabilirim? Dertleri bir insanı iyi tanımlar, değil mi?
O zaman bu akşamki derdime bir bakın:
Yukarıdaki resim bir devre kartı tasarım programının şu anki çalışma penceresi. Benim işim, şu sıcak yaz akşamında, dışarıdaki tüm elemanları siyah alanın içine doğru sırada yerleştirmek ve aradaki bağlantıları yapmak.
Sıcak bir gece ve sahile vuran dalgaların sesi beni motive etmiyor. Ama bu işi yapacağım. Tarihimizdeki sahte kabadayıları, yollardaki magandaları, eğitim sistemini, ekonomik yapımızı ve daha bir çok şeyi irdeleyen yazılar yazmaktayken benim bilgisayarın görev çubuğunda böyle şeyler benim dokunuşlarımı bekliyor oluyor.
Ve genellikle her yazımı yayınladıktan sonra kendime kızıyorum. Sana ne diyorum. Benim işlerimden biri o ıvır zıvırları siyah alana doğru şekilde sokmak. Bu işi iyi yapabildiğim sürece toplumun ya da devletin durumu beni o kadar da ilgilendirmeyecek. Böyle şeyleri ekonomik ve sosyal yapının durumuna benden daha hassas bağlı insanlar düşünmeyi akıl etmeliler. Beni ben yapan işimi iyi yapmamdır. Bunca yazıp çiziyorum ama hakkımda fikriniz olsun diye tüm içtenliğimle söylerim ki, elimde toplumu değiştirecek bir süper güç olsaydı bile bunu kullanmak konusunda çok istekli olmazdım sanırım. Benimki biraz “içinde olmadığım” bir kavgayı anlatmaya benziyor.
Geri bildirim: Selim’in Dramının Sonu « Selim's space