Eğer bizler iyi mühendisler olabilseydik, şimdi ve yakın gelecekte, daha az işsiz insan olurdu. Çünkü bizler mühendisliği, patronlarımızın bir üretim yapabilmesi için gereken işe yarar her mal ve hizmeti dışarıdan ithal etmek ve sadece bunların “kurulumunun” gözlemciliğini yapmakta, alt kademe dediğimiz montaj ve bakım personelini “yönetmek” sanmakla büyük hata ettik!
Gümrük kapılarının dışından bir şeyler gelmediğinde çok çok basit operasyonları yapmaktan bile aciz olduğumuzu düşünmeden, ülkenin beyaz Türkleri’nin önemli bir kesimi olarak ucuz milliyetçiliğe, ulusalcılığa yöneldik, palavralarla kendimizi avuttuk! Kıçımızdaki donu kimin ürettiğine bakmadan, dünyalı olmaya kafa tutar, kendi faşizmimizi, düzenimizi, ulu önderimizi savunur olduk!
Şüpheli ölümlerle aramızdan ayrılan Aselsan mühendisleri için komplolar geliştirdik. Ama ulusalcı isek, çalıştığımız her kurumun aslında bir çeşit Aselsan olması gerektiğini, milli bir teknoloji gelişiminin silah üreten firmalarla sınırlı olmaması gerektiğini anlayamadık. Sanırım o çapta değildik!
Eğer bizler iyi mühendisler olsaydık şimdi ekonomimiz daha az kırılgan olurdu. İthalat/ihracat dengemiz böyle korkunç olmazdı. Sermaye birikiminden söz edebilmeye başlardık. “Markalarımız” olurdu ki bunlar bence çağımızın en güçlü silahları, Aselsan’ın geliştirebileceklerinden daha etkililer!
3 liralık üretim yapmak için 4 liralık makine ve ekipmana ihtiyaç duymak bu toplumun yetiştirdiği mühendisler için bir utanç kaynağı olmalıydı. Bu bir namus meselesi olmalıydı. Oysa biz, bizden daha az eğitim almış yabancı meslektaşlarımızın tasarlayıp üretip bize sattıkları şeyleri kullanmayı mühendislik sanmakla yetindik.
Hayata boş gözlerle bakmanın bir sınırı olmalıydı. Biz bunu bile göremedik. Şu hayata biz ne kattık diye sormamak bile bir namussuzluk değil miydi?
Şimdi, çoğalalım diyen muhafazakar-faşist başbakana kızıyoruz. Mühendisinin bile hiçbir şey üretemediği bir ulusun hayatta kalmasının bir yolu değil mi oysa kalabalık olmak? Dünyanın, haritada gösteremeyeceğimiz yerlerinde bizim için çalışan, bizim marka değerlerimize katkı sağlayan, bize sempati besleyen yabancılar olacak mı ki biz çıplak göbeklerimize “benim bedenim benim kararım” yazıp çoğalma refleksine ilkellik gözüyle bakabiliyoruz?
Kafamızın ne kadarını kullandık ki göbeğimize sahip çıkmaya kalkıyoruz?
Sus ve yalamaya devam et.
Türkiyedeki mühendis kavramını,sade bir anlatımla özetlemişsin. İyi mühendis olsaydık sermaye birkimimiz olurdu , ama bu sermaye kurulu bu düzende yine tekelin elinde olmazmıydı ? İyi mühendis olsaydık işsiz sayısı dahada artardı , iyi mühendis ve farkındalığı yüksek insanlar olsaydık sanırım o zaman her şeyi yapma kapasitesine ulaşırıdık . Fakat yönetici olsanız farkındalığı yüksek insanlara sahip olmak istermiydinizi Kimse istemezdi. Çünkü herkes korku içinde yaşıyor, kendi kendinden korkuyor. Kendinden korkan bir topluluk kaçış yolu olarak üremeyi seçer. Üremek doğal dürtüsünü yerine getirmenin korkularını yatıştırmanın bir yoludur.
İlk aşamada kafamıza sahip çıkamasakda göbeğimize bağlanmamamız için kendi içimizdeki korkuyu yenmemiz gerekir diye düşünüyorum .