Aşağıda listelenmiş ülkeler, yanlarında yazan tarihlerden beri 1915 olaylarını soykırım olarak kabul ediyorlar:
- Uruguay : 1965
- Kıbrıs Rum Yönetimi: 1982
- Avrupa Parlementosu: 1987
- Arjantin: 1993
- Rusya Federasyonu: 1995
- Kanada : 1996
- Lübnan: 1997
- Belçika : 1998
- İsveç : 2000
- İtalya : 2000
- Fransa : 2001
- İsviçre : 2003
- Slovakya : 2004
- Hollanda : 2004
- Polonya : 2005
- Almanya : 2005
- Venezüella : 2005
- Litvanya : 2005
- Şili : 2007
Dünyanın büyük kısmının 1915 yılında bir Ermeni Soykırımı olduğuna inandığını biliyoruz. Aslında, böyle bir şeyin gerçekten olduğunu da biliyoruz. Bunu anlamak için kitap falan okumaya gerek yok, bu ülkede biraz dolaşmanız ve geri zekalı olmamanız yeterlidir.
Bu soykırımı yapanlar, kendi milletini de ateşe atmış manyaklardı. Devleti kanlı bir darbe ile ele geçirmiş, yaptıkları pek çok hamle vatana ihanet düzeyinde olan çılgın askerlerdi. Meşruiyetleri yoktu. Sonuç herkes için felaket oldu ama Ermeniler biraz daha fazla zarar gördüler.
Anlamakta güçlük çektiğim şey, meşruiyeti olmayan insanların günahlarına böylesine çılgınca sahip çıkılması. Biz niçin zamanında devleti yönetimini, bizim irademize rağmen gasp etmiş bir avuç manyağın yaptığı gayri meşru işlere böylesine rezil bir duruma düşmek pahasına sahip çıkıyoruz?
Cevabı sanırım biliyorum. Biz Türkler, gücü ele geçirene hemen secde etmeye başlarız. Meşruiyeti sorgulamayız. Devlet bizim için içeride kim olursa olsun kapısında secdede durulacak bir tapınaktır. Kimin o tapınağa nasıl girdiğiyle ilgilenmeyiz. Devlet bizim için kutsaldır. Biz devlete taparız ve onu asla sorgulamayız. Böyle olunca maceraperestler devleti ele geçirmek için şanslarını denemekte tereddüt yaşamazlar. Başaramazlarsa ölürler ama başarırlarsa 100 sene sonra en vahşi günahlarına bile sahip çıkmaya devam ederiz biz. Bu, 1. Dünya Savaşı’ndan çok sonra da böyle olageldi. Asık suratlı generallerin herkesi hizaya çekmesini izleye izleye büyümedik mi biz? Ama en güvenilenler her nasılsa hep onlardı.
İşin bir de “onlar” tarafı var elbette. Bizden birileri, bir insan grubuna zamanında, o zamanın tuhaf koşullarında haksızlıklar etmiş olabilirler. Bunu yapanlar bizim de haklarımızı gasp etmiş bir çetenin mensupları olabilirler. Biz onlara isyan etmediğimiz için suçun ortağı sayılabiliriz. Bunların hepsi geçmiş günlerin yorumlarıdır. Peki başka bir devlet, nasıl olur da bunu siyaset kurumu üzerinden yargılamaya kalkışabilir? Açıkçası, Fransa’ya ne oluyor? Tarihte yaşanmış bir olayla ilgili bir hükmü siyasetçiler nasıl verebilirler? Onu da geçtim, Avrupa’nın göbeğinde, bir tarihi olayla ilgili vardır ya da yoktur demek nasıl suç sayılır?
Elbette bu saçmalık, bizim olmuş bir şeyin olmadığını iddia etmemizden aşağı kalmayacak, hatta ondan da beter bir saçmalık. Ama bu adamları böyle çocukça oyunları oynamaya cesaretlendiren şeyin de bizim aşağılık kompleksimiz olduğunu söylemek yanlış sayılmaz.
İlkokul çocuklarını bilirsiniz. Kötüdürler.. İçlerinden birisinin, söz gelimi gözlük takmaktan utandığını sezerlerse bununla alay etmeye başlarlar. Fransa ve bizimle hesapları olan diğer küçük düşünen ülkeler işte bu “kötü” ilkokul öğrencilerine benziyorlar. Biz komplekslendikçe onlar bundan yararlanmak için üzerimize geliyorlar. Oysa biz rahat olsak, geçmişte olmuş olayları korkmadan, palavra atmadan, dürüstçe konuşmayı kimselere bırakmasak bu adamlar böyle çocukça hareketler yapmaya kalkıştıklarında aptal gibi gözükürlerdi. Oysa biz öyle bir şey yok diye tepindikçe, siz de yok Cezayir’de bilmem ne yaptınız diye kendimizi paraladıkça, bu aptalca yargılamalara meşruiyet kazandırmış oluyoruz.
Ne biz geçmişimizle yüzleşecek olgunluktayız, ne de düşmanlarımız bizim çocukça komplekslerimizi kullanmayacak kadar erdemliler.. Tartışmaların özeti bence bu…