Hep reklamlar…

Internet servis sağlayıcınızdan veya bankadan arada sizi arayıp telefonda anlatmanın hiçbir anlamı olmayan şeyler hakkında size bilgi vereceklerini söyleyip kafanızı ütülerler. Neden böyle şeyleri yazılı olarak size yollamadıklarını sorduğunuzda ezberlediklerini söyleyen kızcağız afallar. Oysa bir arıza ya da bilgi talebiniz için siz onları aradığınızda zamanınızı çalmaya çalışan o robotlaşmış insanlardan birisiyle yüzyüze konuşmak için dakikalarca beklemek zorundasınızdır.

Değiştirdiğiniz cep telefonu operatörünüz son faturanızı size mail ile yollamaz. Oysa yıllardır yolluyorlardır. Buna anlam veremezsiniz. Sonra birden size hala reklam için mailler yollamaya devam ettiklerini görüp hayretle karışık bir kızgınlığa kapılırsınız.

Bir hizmeti alıncaya kadar sizinle konuşan insanlarla siz onu aldıktan sonra konuşmaya başlayanlar tamamen farklı davranışta kişiler gibidirler. Her şeyin bir anda değişmesine neden olan şey hizmeti almaya başlamanızdır. Bir beyaz eşya mağazasındaki adamla o beyaz eşya markasının teknik servisindeki eleman arasında inanılmaz bir davranış farkı vardır. Bu canınızı sıkar ve bir sonraki sefer için kararlar almanıza neden olur ama dünyayı değiştiremezsiniz.

Aynı şeyi, beraber olduğunuz kadında da görürsünüz. Bütün geceyi sizinle geçirmiş kadın sabah sizinle beraber dışarı çıkmadan önce süslenir. Oysa onu o sürülmüş tarla gibi olan haliyle o sabah zerafetinde gören sizsinizdir, ona sahip olan adam. Peki neden süslenir, neden üstelik yanında bir de siz olacağınız halde başkalarına güzel gözükmek için ümitsizce çabalar?? Eğer dışarıda başka insanların onu beğenmesini bu kadar önemsiyorsa bu başka birini hedeflediği ve sonuç olarak sizinle mutlu olmadığı anlamına geliyor demektir. Eğer öyleyse neden yataktan kalkınca zamanını bir an önce sizden kurtulmak için harcamıyor da yanınızda dolaşırken güzel gözükmeye çabalıyor? Siz olsanız zamanınızı böyle kullanmazdınız, değil mi?

Eğer sizi seviyorsa, niçin başkalarının onu beğenmesini bu kadar önemsiyor? Sonuçta tüm o çarpık çurpuk kıyafetler, aksesuarlar, cilde sürülen boyalar, kokular ve rengarenk kumaşlar uzaktan bakan insanları kısa süreliğine kandıracak şeyler değil mi? Sizin onlardan çok daha içerisini görmüş biri olarak bunlardan çok etkilenmeyeceğinizi hesaplayamıyor mu? Bir insanın ağzının kokmasının ya da terinin kötü kokmasının büyük oranda genetik bir durum olduğunu ve uzun bir gecenin sabahında hiçbir şeyin olduğu kişiyi değiştiremeyeceğini bilmiyor mu?

Bütün bu, malı alıncaya kadarki süs ve sırıtma olayları insan belli bir yaşı geçince can sıkıcı olmaya başlıyor. Gençlikte buna hayatın süprizleri deyip geçebiliyor, senin için yapılan, gereksiz de olsa hoş bu telaştan zevk alıyorsun. Ama sonra herşey radyoda çalan ve 4 kere dinledikten sonra canını sıkmaya başlayan pop şarkıları gibi tat vermeye başlıyor. Sabah yalnız uyanıp koşuya çıktığın ya da blues dinleyip esrarlı bir gecede viski içtiğin zamanları özlüyorsun. Reklamlar eğlenceli ve heyecanlı ama uzun zamandır sahip olduğun bir malın reklamına bakarken heyecanlanmıyorsun!

Düşüncelerinizi yazın...

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.