Mesleği Fizik öğretmenliği olan bir CHP milletvekili var. Adamı benim için ilginç kılan Yalova milletvekili olması değil, o geçmişte kalmasını dilediğimiz popülist ve manipülatif (bunu yazarken aklıma House’daki MB geldi) Türk politikacısı kimliğinin klinik bir örneği olması. Adam, bir Aziz Nesin tiplemesinin Aziz Nesin’den daha keskin ve cesur bir zeka tarafından yaratılmış harika bir canlandırması gibi.
Çıkmış, bir eline 10 Kasım programının TBMM başkanlığı tarafından yayımlanmış fotokopisini almış, diğer eline de “Vefatının 150. yılında Sultan Abdülmecid ve Dönemi” konulu bir uluslararası sempozyumun davetiyesini… Atatürk Türkiye’sinin mirasçılarının “Son Halife Abdülmecid” sempozyumu düzenlediğini, buna büyük Atatürk’ün ölüm yıldönümünden daha çok değer gösterdiklerini, bunun da onların padişahlık özleminin açığa vurumu olduğunu anlatıyor da anlatıyor o düşük profilli üslupla.
İnsanın karnı ağrıyor. Mesleği Fizik öğretmenliği olan yaygaracı kasaba politikacısı Sultan Abdülmecid ile son Halife Abdülmecid’in aynı kişi olduklarını sanıyor. Sadece cep telefonundan Google’a girebilirdi. Bu iki adamdan birisinin 1839 diğerinin ise 1868’de doğmuş iki farklı kişi olduklarını görebilirdi. Hatta, Sultan Abdülmecid’in icraatlarını okuduğunda ne kadar ilerici işler yapmış ne kadar entelektüel bir adam olduğunu da görebilirdi.
Beni bu yazıyı yazmaya sevk eden Fizik öğretmeni bir milletvekilinin yakın tarihe dair önemli bir kişi hakkında çok önemli bir bilgiyi bilmeden benim verdiğim vergiyle tesis edilmiş bir meclis kürsüsünde kendinden emin bir biçimde atıp tutup insanları suçlaması değil. O adamın fizik ile ilgili bir konuda da çok cahil olacağı ihtimalinin gerçeğe yakınlığını fark etmem. İş güç sahibi ama mesleksiz kalabalıkların meclise uzanmış bir temsilcisi bu adam. O budalaca kendinden eminlikte insan bunu görebiliyor çıplak gözle!!
Fiziği lisedeyken ne kadar sevdiğimi düşündüm. Doğru şekilde anlatılsa, çocuğun önündeki o cehalet penceresi bir aralansa, insanın zihnine sızacak en ihtişamlı ışıltının kaynağıdır belki de fizik. İyi bir fizik bilgisi insanın hayata bakışını nasıl değiştirir. Ama Atatürk’ten, çağdaşlıktan, laiklikten, padişah hayranlığından söz eden bu cahil adam o pencerenin kapalı olması sayesinde o palavraları satarak geçinebilen bir tüccar, değil mi?
Hadi, meclisi ve bu kara-cahil politikacı kalabalığını sırtımızda taşımamız gereken yapısal bir yük olarak kabul edelim. Sanayideki, piyasa dünyasındaki cehalet tüccarlarını ne yapacağız?
Derdim ki hep, iyi bir mühendis olmak karmaşık hobilere sahip olmakla olur. İnsan sadece mühendislik yaparak mühendis olamaz. Sabah işine gidip akşamlara kadar çalışıp sonra evine gidip yatıp sabah o işe geri dönen adam yaratıcı olamaz.
Çiftlikte, özel endüstriyel kafesinde sadece önüne verilen yemi yiyerek yaşayan bir tavuğun yumurtasıyla serbest gezen tavuğunki bir olur mu? Biz mühendis tavuklar ne kadar gezersek o kadar iyi yumurtalar yumurtlarız. Bunun kavgasını kendi iş yerimde hep verdim. Ama sonra anladım ki bizde iyi yumurta yumurtlamak değildir tavuk olmanın amacı. Senden beklenen mühendislik yapman, ortaya bir şey çıkarman değildir ki. Bu durumda senin beslenmen çiftliğin sahibinin umurunda olmaz elbette.
Biz alt kademe iş takipçileriyiz sadece. Bizden yaratıcılık ve karizma beklenmiyor ki. Kendimize has olmamız, yorum ve değer katmamız gerekmiyor. Bunları birileri bir yerlerde zaten yapıyor. Ve bu insanlar kapitalist beslenme zincirinde bizden daha yukarı kademeleri işgal ediyorlar. Çünkü bizler bu insanların ürettiklerinin tüketicisi olarak varolmaya mahkumuz.
Duymuşsunuzdur. İhracatımız arttıkça ithalatımız daha da fazla artar. Ve bu, son zamanlarda ekonomimizi en ciddi şekilde tehdit eden şeydir. Kabaca söylersek, biz bir şey üretmek için ürettiğimiz değerden daha fazlasını satın almak zorunda olan beceriksiz zanaatkârlarız. Basit bir endüstriyel mamulü elde edebilmek için çok sayıda makine, ekipman, sistem, yazılım ve hizmeti yurt dışından almaya muhtacız. Bu sistematik beceriksizlik satış, hizmet ve orta kademe yöneticilik kademelerine yığılmış kalitesiz bir kitlenin yarattığı amansız bir verimsizlikten kaynaklanmaktadır.
O yüzden bizde öğretmenler yakın tarih bilmeden politikada üst sıralara tırmanıp cehalet ve gericilik savaşçılarına dönüşebilirler. Yaratılan mitlere ve palavralara tapınan okumuş kentli kitleler imanlı birer vatandaş olarak ortalıkta aptal aptal dolaşmaya devam ederler. Sofistike olmak tanımlı bir şey olmaz, iş yerinde sizden yaratıcı olmamanız beklenir, kapitalist besin zincirinde piramidin tabanında kalırız, en cahillerimiz en çok çağdaşlıktan söz edenlerimiz olur.
Bedelli askerliğe ve vicdani redde küfür eden beyinsizler usulsüzce verilmiş hiçbir askeri ihale hakkında fikir sahibi bile değillerdir. Hayat böyle akar gider, sen de Facebook’ta insanların neleri paylaştıklarına bakıp hayret eder durursun..