Başbakan Erdoğan Ortadoğu’da resmen bir “zafer turu” atıyor. Avrupa ve özellikle Amerika-İsrail ekseninin çaresizce izlediği bir gövde gösterisi bu.
Batılılar pragmatisttir. Bu çıkışla kavga etmeyi değil, bunu kullanmayı başaracaklardır. Ama görünen o ki Türkiye de bu yükselen konumu ile kesinlikle bir şeyler kazanacaktır.
İlginç olan, kendi ülkesinde yıllardır laiklik düşmanı ilan edilmekte olan, mevcut “modern”, “özgür”, “çağdaş”, “ilerici” düzeni değiştirmeyi planladığı düşünülen, niyetlerinden ve gizli ajandasından şüphelenilen bir hareketin liderinin Ortadoğu halklarına laiklik ve demokrasinin faziletlerini anlatması…
Erdoğan Müslüman Kardeşler gibi örgütlerin tepkisini de çekecek şekilde toplumlara laikliği öğütlüyor. Ve laikliğin bireyler için değil devlet için olan bir prensip olduğunu ben laik değilim ama laik bir ülkenin başbakanıyım diye özetliyor.
Kendi ülkenizdeki endişeli laik modern kitleyi asla ikna edemiyorsunuz ama dünyada laikliği keşfetmeye çalışan toplumlara önderlik edebiliyor ve diğer yandan da laikliğin çıktığı medeniyetlerin devamı olan devletlerin de samimi saygısını kazanabiliyorsunuz.
Ben, Türkiye’de laiklik, batılılaşma ve rejim konulu tartışmalarla geçmiş yıllarımıza bakıp üzülüyorum şimdi bu sahneleri gördükçe. Samimiyetle laiklik ve batılılaşmayı kendi vatandaşlarına karşı da savunmuş ve savunan insanları da sevdiğim için üzülüyorum. Yıllarımızı boşa harcamışız…
4 sene sonrasından güncelleme:
Bu yazıyı 2011 yılında yazmışım. Laiklikten başka laf bilmeyen ucuz kahramanların karşısında bir şeyler söyleyen, bir şeyler yapan, dikkat çeken biri olduğunu düşünmüştüm.
Taç giyen baş akıllanır diye bir söz var. Bizim “İslamcı” ların Ortadoğu’daki siyasal İslamcılara olumlu bir etkisi olacağını sanmışım.
Bu ne hayalperestlikmiş arkadaş…