Ben milliyetçi değilim.
Sırf benimle aynı milletten oldukları için birilerinin pisliklerini savunmayı reddediyorum.
Bir grup insanı bir başka grup insandan farklı kılan bir milliyet kavramının çok mantıklı bir düşünce olduğunu hiç sanmıyorum. Hayata dair sınıflandırmalarımızın bu yapay millet kavramı üzerinden yapılmasını anlamsız buluyorum.
Milliyetçiliğin, teknik ayrıntılardaki hatası bir yana, felsefesinin, özünün hatalı olduğuna inanıyorum. İyi bir insan olmanın ve çevrene ve insanlarına faydalı olmanın milliyetçilikle bir ilişkisinin olmadığını düşünüyorum. Hatta bizimki gibi bir ülkede, tersine bir ilişkinin varlığından bile ciddi olarak kuşkulanıyorum.
Özellikle beni az tanıyanlar nazarında milliyetçiliğe aşağılayıcı yaklaşımım ve orduyu sertçe eleştirmemle biraz kuşku uyandırdığımın farkındayım. Türklüğümden ya da ordu ile ilgili kişisel bir kötü hatıramdan kuşkulanılıyor.
Tanıdığım pop-Atatürk milliyetçisi, ulusalcı, muakddesatçı, ülkücü vb. hiç kimseden daha az Türk olmadığımın farkındayım. Hatta ciddi bir kıyas pek çok açıdan karşımdaki için incitici olabilirdi. Yazmaktan iğreniyorum ama kökenlerim ve bunun izlenebilirliği ile yaşadığım coğrafyadaki yerleşikliğim açısından ulu önder- millet-vatan-bayrak fetişizmi yapan pek çok kırmadan daha soylu olduğumu iddia edebilirim. Zaten benim gibi birinin Türklüğü eleştirmesinin tam da bu yüzden daha anlamlı olduğunu hep düşünmüşümdür. Bir de işin kültürel kısmı var ki aslında “kan”dan daha güçlü bir argüman benim için. Dilini doğru konuşup yazamayan, milliyet.com.tr enteli, kültürünün temel unsurlarından habersiz facebook aktivisti hamburger çocuklarıyla kıyaslanmayacak kadar “gerçeğim” ben ulan! :))
Şaka bir yana, şu milliyetçilik belasına, vatanı milleti çok sevme, onun için ölecek-öldürecek olma riyakarlığına karşı en iyi cevabın kan olarak da gerçekten Türk olan insanlar tarafından verilmesinin bu hikayelere aklını kaptırmış insanlar nazarında daha bir dikkat çekici olacağını düşünüyorum
Zaten kuraldır, bir cemaate en son girenler en radikal savunucular olurlar. Endülüs müslümanlığından, Karadeniz Bölgesi milliyetçiliğine, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan Ziya Gökalp’e kadar, bu böyle olagelmiştir.
Bunlar ayrı da, orducu ve milliyetçi olmanın ya da öyle “kalmanın” tek kuralının olabildiğince az şey bilmek olduğunu gözlemliyorum. Çoğu zaman da milliyetçi, orducu, faşist tezleri ciddi olarak, derli toplu karşılık verilecek düşünceler olarak görmüyorum. Genelde bunlara alaycı, üslup denemeci, hafife alan bir yaklaşımla yanıt vermeyi tercih ediyorum.
Sen açıkça ben milliyetçi değilim, arügmanları da reddediyorum dediğin halde karşındaki hala seni milliyetçi kalıplarla değerlendirmeye devam edebiliyor. Söz gelimi, Ermeni kıyımını savunuyorsam onlara göre kökenlerim Ermeni olmalı muhakkak. Çünkü ne olduğu belirsiz bir Türk kanı, 100 yıl önceki sapık ittihatçıların pisliklerini görmezden gelmemi sağlayacak fizyolojik bir özellik katacaktı bana. Düşünüp, okuyup, mantık ve vicdanla bir karara varamayız böylelerine göre.
Toplumumuzda genel olarak kabul görmüş düşüncelerdir milliyetçi, yabancı düşmanı, ırkçı ve faşist düşünceler. Sebebi bir imparatorluktan geriye kalmış insanlar olmamız olabilir. Çok uluslu bir coğrafyadan bir ulus devlet çıkarma çabasının başarısız sonuçları olmamız da olabilir. 80 yıllık bir eğitimle tektipleştirme projesinin ürünleri olmamız da.
Sonuçta ortalık vatanını çok seven, ama o vatanın taşını toprağını ağacını insanın böceğini kuşunu hiç sevmeyen, ölmeye hazır olan ama ölmekten başka elinden gelecek bir şeyi olmayan, 100 sene öncesinde kalmış düşünceleri papağan gibi tekrarlayan ve bu uğruda kendisiyle aynı şeyleri düşünmeyene küfreden, yakıp yıkmaya hazır, içi boş, teke tekte gözünün içine bakmaya bile cesaret edemeyecek, iki lafı çatıp düşüncesini bir somut cümleye dökemeyen ergen tavırlı insanlarla dolu. Genel şartlar bu şekilde olunca senin bunlara verdiğin cevaplar ve bunlarla yürüttüğün fikir alışverişlerinin kalitesi de belirli oluyor elbette. Zaman geçtikçe, insanlar daha da dünyalaştıkça, hepsinden önemlisi ülkemiz zenginleştikçe, insanlar para kazanmak için bir meslek sahibi olmaya ve onu uluslararası şartlarda icra etmeye başladıkça bu vatan millet böbürlenmeleri de yerini daha evrensel kriterlerle değerlendirmeler yapmaya bırakacaktır.
O zamana kadar ortalık böyle işte. Bu facebook terminolojisi, hamburger çocukları, bozuk Türkçe, arabesk müzik, bastırılmış cinsellik, vatan millet ata din iman bayrak muhabbeti ve sivilce suratlarla yaşayıp gideceğiz… Toplum ergenlik dönemini atlatınca da güçlü ve yetişkin bir ülke olacağız. O zaman bu hamburger çocuklarının övünmelerini hak eden bir ülke olacağız ama bununla övünerek geçinmeyeceğiz.