Çok duyuyorum bu sözü.
Bir yolcu otobüsünün süspansiyon sisteminden bahsederken değil. Bir milletten bahsetmek için kullanıyorlar.
Açıklamasını yapmak kolay değil. Tıpkı milliyetçilik gibi. Cümleleri doldururken kullanılan kendisi boş kavramlardan birisi işte.
Hâla Kaddafi’ye, Saddam’a, Castro’ya sempati duyan, bunların düzenlerinin “bağımsız” olduğunu düşünen insanlar var. Bir diktatöre ve onun düzenine beğeni duyulabilir. Bence de böyle düzenlerin avantajlı yanları da yok değil. En basitinden bu beğenilere saygı göstermemiz gerekir.
Ama buna bağımsızlık deyip ucundan kenarından bize de buradan mesaj çıkarmaya kalktıklarında bu arkadaşlara biraz kızıyorum ben.
Akşam Pacific’i izliyordum. Pacific’teki bir ada savaşından sonra istirahat için Melbourne’e inen Amerikan Deniz Piyadeleri’nin peşine takılan çocuklar askerlere “hey Amerika’lı, kaç Japon öldürdün?” diye soruyorlardı. Kardeşime döndüm. O çocuk muhtemelen Toyota’nın Zelanda fabrikasında çalışmak için başvuru yapıp kapıda beklemiştir, düşünsene dedim..
Bağımsızlık bu işte. Hele günümüz dünyasında. Amerikan Devleti’nden fazla nakiti olan firmanın ürünlerinin en kritik parçalarını rakip firma konumundaki bir Kore firması üretiyor. Bizimkiler de bağımsızlık falan diyor.
Hem insan niye bağımsız olmak ister ki? Dünyayla yarışmak, onu geçmeye çalışmak, daha iyi şeyler yapmak, insanlara satmak, yapamadıklarını yaptıklarını satarak almak, farklı kültürlerle iç içe olmak, gezmek, gezmeye gelenlere ev sahipliği yapmak, kanunlarını ve kurallarını onlarınkiyle kıyaslamak kötü mü? Şu koca dünyada herkes birbirine bağımlı. Komşu komşunun külüne muhtaç. Bağımsızlık gibi oldukça zor bir şeyi niye kafaya takar insan?
Kendini diğer dünyalılarla kıyaslamaktan mı korkar? Onlarla rekabet edemeyeceğini mi düşünür? Kendi kendine attığı palavraların, böbürlenmelerin dünyanın geri kalanıyla girilecek bir kıyasta pek anlamlı olmayacağının mı farkındadır? Yoksa gerçekten bağımsız falan değildir de bu yüzden mi komplekslidir bu konulara?
Benim artık bir klasik olmuş şu orospu sendromu açıklıyor bu meseleyi. Bir memlekette bağımsızlığı savunanlar genelde iç ya da dış güçlerin birinin otoritesine en çok hizmet edenlerdir. Bu söz biraz üstü kapalı mı oldu? Açalım…
Bağımsızlık diye ihtiraslanan insanlara sormak gerek.
Devlet dairesine/hastanesine gittiğinde sokak köpeği yerine konmak…
oy verdiğin adamların alaşağı edilmesi, hor görülmesi, icabunda asılması…
iki buçuk general höööt dedi mi susup herkesin pusması…
Ne idüğü belirsiz birkaç atanmışın kendini herkesin üstünde görüp millet iradesine posta koyması…
Verdiğin vergilerin nereye gittiklerini soramamak…
Askere yolladığın çocukların ne için öldüklerini bilememek…
Bağımsızlık mıdır?
Bunları kendine Türk diyen hıyarlar yapınca vatan millet deyip secdeye kapanıp susmak gerekir de niye İngiliz, Yunan ya da Amerikalı yapınca cihat etmek vacip olur?
Eşşoğlueşşeğin dini milleti mi olur ulan!
Bu hıyar tayfası iktidarını dünyanın evrensel kuralları burada da geçerli olmaya başladığında, bunu da her şeyden önce ekonomik gerçekler dayattığında kaybedince bağımsızlık mı zarar görmüş olur ?
“Bireyin” bağımsızlığı olur. Milletin ya da toplumun değil. Toplumlar birbirlerine bağlıdırlar. Adamların milletleri ayırmak için çektikleri duvarlar yıkılalı 20 seneden fazla oluyor. Sen bireyi zincirler ve köpek tasmasıyla ulu devletine bağlarken toplumunu bağımsız yapıyorum dersen anca milliyetçilik oynayan hamburger çocuklarını inandırırsın..
Kaddafi’nin tebaası bile güler sana 2011 yılında…
Peri masallarının da bir sınırı var ya hu!
Japon arabasının(*) anahtarında Fransız malı bir RF kartı var ve üzerinde de Amerikan malı bir çip var. Adamlar tren yapmış.
Sen dağın başında bağımsız otursan neye yarar yalnız çobaaannnnn(**)
(*)Nissan
(**) Kill Bill Soundtrack